Öne Çıkanlar Ali Yerlikaya ÇOSB Dijital Dönüşüm Atölyesi Türkonfed Doç. Dr. İzak Atiyas İKV BAŞKANI AYHAN ZEYTİNOĞLU

Prof. Dr. Halil Hasar: İklim Kanunu’nun bu yıl çıkmasını bekliyoruz

GİRAY DUDA

İklim değişikliği, son yıllarda kuraklık, sıcaklık, susuzluk, sel baskınları gibi dev sorunlarla dünyanın her ülkesini etkiledi ve korkutucu sorunlara yol açtı. Yakın zamanda kurulan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı olarak oluşturulan İklim Değişikliği Başkanlığı’nın Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar ile iklim değişikliğini her yönüyle uzun uzun konuştuk.

- Sayın Prof. Dr. Halil Hasar, herhaldue Türkiye’nin gündemi en yoğun ve zamanla yarışan kurumunun başındasınız. İklim Değişikliği Başkanlığı’nın kuruluşunu ve çalışma alanlarını bize anlatır mısınız?

- Bilimsel araştırmalar, dünyanın karşı karşıya olduğu küresel iklim değişikliğinin gün geçtikçe hızlandığını gösteriyor. Zamanında ve kararlı adımlar atılmadığında, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri geri döndürülemez bir noktaya ulaşabilir. Evet, iklim değişikliğiyle mücadelemiz, zamanla yarış halindedir. İklim değişikliğiyle mücadelede başarılı olmak; sadece bugünün değil, gelecekteki tüm canlıların da güvenliğini, biyoçeşitliliğini sağlamaya yönelik vicdani ve insani bir sorumluluk yüklüyor.

İklim Değişikliği Başkanlığı, 29 Ekim 2021 tarihinde yayımlanan 85 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde kuruldu. Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum politikalarını şekillendiren temel kurum olarak faaliyet gösteriyor. İklim Değişikliği Başkanlığımız, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Kalkınma vizyonu doğrultusunda, ulusal ve uluslararası düzeyde politika, strateji ve eylemleri belirlemek, müzakere süreçlerini yürütmek ve paydaşlarla etkin bir koordinasyon sağlamakla görevlidir.

HER SEKTÖR İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Başkanlık, küresel ve ulusal ölçekli iklim değişikliği sorunlarına yönelik politika geliştirme, izleme, raporlama, mevzuat hazırlama ve uluslararası yükümlülükleri yerine getirme gibi çok yönlü görevleri üstlenmektedir. Aynı zamanda, toplumun tüm kesimlerini kapsayan insan ve doğa dostu yaklaşımlarla farkındalık oluşturmak, eğitim ve kapasite geliştirme faaliyetleri düzenlemek ve yeşil kalkınma hedeflerine ulaşılmasını destekleyen ekonomik araç ve mekanizmaları hayata geçirmek Başkanlığın öncelikleri arasında yer almaktadır.

İklim Değişikliği Başkanlığımızın çalışma alanları hem ulusal hem de uluslararası düzeyde iklim değişikliği ile ilgili tüm konuları kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. İklimden çevreye, ekosistemden biyoçeşitliliğe, enerjiden sanayiye, ulaştırmadan turizme, tarımdan ormancılığa, şehirlerden atık sektörüne kadar aklınıza gelebilecek birçok farklı sektörde çalışma alanına sahibiz.

KALICI ÇÖZÜMLER ARIYORUZ

İklim değişikliğiyle mücadele, birçok farklı alanda çok yönlü ve kapsamlı çalışmaları gerektirir. Çünkü iklim değişikliği, sadece çevresel bir sorun olmanın ötesinde, enerji, sanayi, ekonomi, tarım, gıda, şehirleşme ve toplum sağlığı gibi pek çok alanda etkiler yaratır. Bu nedenle, her bir alanda iklim değişikliği ile mücadele etmek, uyum stratejileri geliştirmek ve uygulamak zorunludur.

Yani bir bakıma sorunu görmekle kalmayan, tespit eden, bu sorunun çözümüne ilişkin önerileri sunan ve bunu yaparken de sektörel gelişmeleri takip edip uyumlama yapmaya çalışıyoruz. Zamanın ve mekânın çalışma şartları, çözüm önerileri her yerde aynı olmayabiliyor. Biz, Türkiye’nin imkân ve kabiliyetlerine göre kalıcı yanıtlar arıyoruz.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI STRATEJİK YAKLAŞIM

- İklim Değişikliği Başkanlığı yakın zamanda, 2021 yılında kuruldu. Ne tür ulusal ve global gelişmeler bu başkanlığın kurulması ihtiyacını ortaya koydu?

- Ülkemiz iklim krizine karşı en ciddi adımları atan ülkelerden biridir. Ulusal ve uluslararası tüm iş birliklerini sürdürdük ve sürdürmeye devam ediyoruz. Gerekli mevzuat düzenlemelerini yapıyoruz. Yine bildiğiniz üzere, Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefini açıklayarak yeşil kalkınma yolculuğumuzun en önemli adımını attı. Türkiye olarak, küresel iklim değişikliğiyle mücadele ve uyumun çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması’nı ülkemizin özgün konumunu koruyarak ve hakkaniyet ilkesini gözeterek 2021 yılında onayladık. Bununla birlikte, Türkiye'nin uluslararası iş birliğini güçlendirmek ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik stratejik bir yaklaşım sergilemek amacı İklim Değişikliği Başkanlığımızın kurulma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Bu kapsamda 2021 yılında İklim Değişikliği Başkanlığımız; ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları kapsamında ulusal ve uluslararası düzeyde politika, strateji ve eylemleri belirlemek, müzakere süreçlerini yürütmek, kurum ve kuruluşlarla tek elde koordinasyonu sağlamak amacıyla kuruldu. Bu anlamda Başkanlığımız kurumlar arası koordinasyonda ve iklim kriziyle topyekûn mücadele sürecinde çok önemli hizmetlere imza atıyor.

İklim Değişikliği Başkanlığı olarak; diğer kamu kurumları, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde ülkemizin iklim değişikliği ile mücadele ve yeşil dönüşüm sürecini yürütüyoruz.

‘İKLİM KRİZİYLE HEMEN MÜCADE ETMELİYİZ’

- İklim Değişikliği çalışmalarına yön verecek İklim Kanunu taslağı hangi aşamada? TBMM’de ne zaman görüşülerek yasalaşacağını tahmin ediyorsunuz?

- Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla iklim değişikliğiyle mücadelemizin ana hedef ve ilkelerini belirleyen İklim Kanunu taslağı üzerinde TBMM’de çalışılmaktadır. Teknik yönleriyle ilgili hususlarda Başkanlık olarak katkı sunma konusunda hazırız. Taslağının bu yıl içerisinde kanunlaşarak yürürlüğe girmesini temenni ediyoruz.

Türkiye’nin geç olmadan iklim kriziyle en kararlı ve en güçlü şekilde mücadele etmesi gerekiyor. Mücadele; bireyden topluma, devletten millete uzanan bir geniş saha şeklinde daha da büyümelidir. Aksi takdirde çok geç olacak. O yüzden bu önerinin kanunlaşması, 85 milyonun sorumluluğunu aynı zamanda yasal bir zorunluluğa taşıyacak ve tehlikenin ciddiyetini bir kere daha gözler önüne serecek.

BİZİM LOKOMOTİF GÜCÜMÜZ OLACAK

- İklim Kanunu’nun içeriği, kapsamı hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

- İklim değişikliğiyle mücadelede en etkili yöntem emisyonların azaltımıyla birlikte iklim değişikliğine uyumdur. İklim Kanunu, 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma Hedefimize ulaşma noktasında lokomotif gücümüz olacak. İklim Kanununun bu açıdan düzenleyici, sınır çizici olmakla beraber yeşil dönüşümü teşvik ve tahkim eden bir özelliğe sahip olacağını düşünüyorum.

İklim Kanunu taslağı, ulusal ve uluslararası iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına katkı sunacak kapsamlı bir yasal çerçeve sunmaktadır. Kanun ile:

  • Net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum faaliyetleri belirledik. Bu faaliyetlerin etkin bir şekilde uygulanması için Bakanlıklarımız ile yerel yönetimlere sorumluluklar verilmiştir.
  • Yerinden yönetim ilkesi çerçevesinde, yerel yönetimlerin ihtiyaç ve risklerine uygun olarak hazırlanacak yerel iklim değişikliği eylem planlarının bütüncül bir yaklaşımla uygulanmasını hedefliyoruz.
  • Döngüsel ekonomi anlayışına uygun şekilde, yenilenebilir enerji ve temiz teknolojilerin kullanımının artırılması, yutak alanların korunması ve sıfır atık sisteminin yaygınlaştırılmasını önceliyoruz.
  • Kanunda, iklim değişikliğinin ekosistemlere ve biyolojik çeşitliliğe etkilerini azaltmak ve sürdürülebilir ekosistem yönetimi sağlamak amacıyla düzenlemeler yer almaktadır.
  • Ülkemizde yeni uygulanmaya başlayacak olan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile ilgili düzenlemeler yapılmış, kapsam dahilindeki işletmelere sera gazı emisyon izni alma zorunluluğu getirilmiştir.
  • Yeşil yatırımlar, iklim finansmanı, teşvikler ve ulusal yeşil taksonomi çalışmalarına ilişkin hükümlerle bu alandaki uygulamaların yasal altyapısı güçlendirilmiştir.

Yüce Meclis’in onayından geçtikten sonra lokomotif gücümüz olacak ve karbon nötr hedefimize ulaşma yolunda bize büyük destek sağlayacaktır. Bunun yanında daha yeşil, daha temiz, daha güvenli ve iklim dostu yarınlarımız için bugünden güçlü bir adım atmamızı sağlayacaktır.

UZMAN PERSONEL ALIYOR, EĞİTİMLER YAPIYORUZ

- İklim değişikliği faaliyetleri, son derecede spesifik çok sayıda alt konudaki çalışmaları kapsıyor. Bu konularda çalışacak yeterli eleman temini için neler yapıyorsunuz?

- İklim değişikliği ile mücadele, geniş kapsamlı ve çok disiplinli bir alandır. Pek çok spesifik alt konuya yayılan faaliyetleri içeriyor. Sera gazı emisyonları, yenilenebilir enerji, karbon ayak izi, orman yönetimi, tarım, su kaynakları yönetimi, çevre politikaları ve iklim değişikliği uyum stratejileri gibi birçok alt başlıklarda çalışmayı gerektiriyor. Bu nedenle, iklim değişikliği ile mücadelede çalışacak yeterli sayıda nitelikli eleman temini önemlidir.

Bu ihtiyacı karşılamak için öncelikle kamu kurumları için memur kadrolarına atamalar yapılmakta ve ilgili alanlarda uzmanlaşmış personel istihdam edilmektedir. Ayrıca, hizmet alımı yoluyla teknik uzmanlar ve danışmanlardan destek alınarak, özellikle geçici projelerde ihtiyaç duyulan iş gücü sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra, üniversiteler ve araştırma merkezleriyle iş birlikleri geliştirilmekte ve akademik altyapıya sahip yeni mezunların bu alanda kariyer yapmaları teşvik edilmektedir.

PROJELER İNSAN KAYNAĞININ GELİŞMESİNİ SAĞLIYOR

Projelerle iş birliği ve ortaklıklar da insan kaynağı kapasitesinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ulusal ve uluslararası destekli proje ortaklıkları yoluyla hem finansal kaynak hem de bilgi paylaşımı sağlanmakta, Avrupa Birliği projeleri, Birleşmiş Milletler destekli çalışmalar ve bölgesel iş birliği programlarıyla kapsamlı uzmanlık geliştirme çalışmaları yapılmaktadır. Özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademiyle kurulan iş birlikleri de kapasite geliştirme ve eğitim programlarının düzenlenmesine olanak tanımaktadır.

Bunun yanı sıra, eğitim ve kapasite geliştirme çalışmaları düzenli olarak gerçekleştirilmektedir. Bakanlık bünyesinde düzenlenen mesleki eğitimler ve atölye çalışmalarıyla hem mevcut personelin hem de diğer kurum ve kuruluşlarda görev yapan uzmanların bilgi düzeyleri artırılmaktadır. Ayrıca, yurt dışı eğitim programları ve burs imkanları sağlanarak, iklim değişikliğiyle ilgili konularda uluslararası deneyim kazanılması teşvik edilmektedir.

SANAYİDE DÖNÜŞÜMDE HEM FIRSAT HEM ZORLUK VAR

- İklim değişikliğiyle mücadelede sanayi, enerji ve ulaşım sektörlerinde sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi ne kadar hızlı ilerleyebiliyor? Karşılaşılan başlıca sorunlar neler?

- İklim değişikliğiyle mücadelede sanayi, enerji ve ulaşım sektörlerinde sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi hem büyük fırsatlar hem de ciddi zorluklar içermektedir. Bu sektörler, küresel sera gazı emisyonlarının önemli bir kısmını oluşturdukları için, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik öneme sahiptir.

Sanayi sektörü, özellikle enerji verimliliği ve karbon salımını azaltan teknolojilerin kullanımı konusunda ilerleme kaydetmektedir. Sıfır Atık uygulamaları, daha verimli üretim teknikleri ve karbon yakalama ve depolama teknolojileri, sanayideki sürdürülebilir dönüşümün ana unsurlarıdır. Ayrıca, sanayi süreçlerinde yenilenebilir enerji kullanımı ve dijitalleşme gibi yenilikçi çözümler giderek yaygınlaşmaktadır.

Enerji sektörü, yenilenebilir enerji (rüzgar, güneş, hidroelektrik gibi) kullanımının hızla arttığı ve enerji depolama teknolojilerinin geliştiği bir dönemde ilerlemektedir. Elektrik şebekelerinde dijitalleşme ve akıllı enerji sistemleri de bu dönüşümü hızlandırmaktadır.

DÖNÜŞÜM MALİYETLERİ YÜKSEK

Ulaşım sektöründe, elektrikli araçlar ve toplu taşımada sürdürülebilir çözümler (örneğin, elektrikli otobüsler, bisiklet yolları) giderek yaygınlaşmaktadır. Ayrıca, yeşil lojistik ve karbon salınımını azaltan ulaşım altyapıları da bu sektördeki sürdürülebilirlik çözümleri arasında yer alıyor.

İklim değişikliğiyle mücadelede sanayi, enerji ve ulaşım sektörlerinde sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi hızla ilerlemeye devam etmektedir. Ancak, her üç sektörde de karşılaşılan başlıca sorunlar arasında yüksek yatırım maliyetleri, altyapı eksiklikleri, eski teknolojiler, kritik hammadde ve teknolojilere olan bağımlılık, tedarik zincirindeki riskler bulunmaktadır. Ayrıca, nitelikli personel eksikliği, sektörler arası iş birliği eksikliği, eğitim ve bilinçlendirmedeki yetersizlikler diğer sorunlar arasında sayılabilir.

KOBİ’LER DÖNÜŞÜMÜN MALİ YÜKÜNDE ZORLANIYOR

- Sanayicimize ve ihracatçımıza zorunluluklar getiren AB ve Ulusal Yeşil Mutabakat koşullarının sağlanması istenilen hızla yürütülebiliyor mu? Yeşil dönüşümler için hangi büyüklüklerde finansman ihtiyacı ile karşı karşıyayız?

- AB ve Türkiye'nin yeşil mutabakat çerçeveleri, sanayicilere ve ihracatçılara önemli yükümlülükler getirmektedir. Bu yükümlülükler, emisyon azaltımı, enerji verimliliği, sürdürülebilir üretim gibi konularda somut hedefler belirlemektedir. Bu hedeflere ulaşmak için gerekli yatırımlar, sanayiciler için önemli bir mali yük oluşturmaktadır. Özellikle KOBİ'ler, bu dönüşümü gerçekleştirmekte zorluklarla karşılaşabilmektedir. Yeşil dönüşüm, küresel bir acil durum olarak kabul edildiğinden, hedeflere ulaşmak için hızlı hareket etmek sanayiciler için büyük önem taşımaktadır. Ancak, mevcut ekonomik koşullar ve teknolojik kısıtlamalar, bu süreci yavaşlatan ana unsurlar arasında sayılabilir.

Yeşil dönüşüm için finansman ihtiyacı, dünya genelinde çok büyük bir ölçeğe sahiptir ve yıllık milyarlarca doları bulmaktadır. Bu ihtiyaç, hem iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli altyapı projelerini hem de sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı kapsayan geniş bir yelpazeyi içermektedir.

DÜNYA ÇAPINDA 5-7 TRİLYON DOLARLIK FİNANSMAN İHTİYACI

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve diğer uzman kuruluşlara göre, yeşil dönüşüm için yıllık finansman ihtiyacı şu şekilde özetlenebilir:

5-7 trilyon dolar arası bir yıllık finansman ihtiyacı öngörülmektedir. Bu rakam, yenilenebilir enerji projeleri, enerji verimliliği artırma, karbon salınımını azaltma, sürdürülebilir tarım, su yönetimi ve doğa koruma gibi çeşitli alanlarda yapılacak yatırımları kapsamaktadır.

Küresel karbon emisyonlarını ciddi şekilde azaltabilmek ve iklim değişikliğine karşı etkili bir mücadele verebilmek için yılda 2,4 trilyon dolar civarında bir yatırım yapılması gerektiği tahmin edilmektedir.

Şüphesiz bu yük ancak birlik ve beraberlik içerisinde çekilebilir. Bunun yanında bu yükün adil paylaşımı ve dağıtımı şarttır. Verilen taahhütler yerine getirilmelidir. Aksi takdirde üretim-tüketim dengesi bozulacak, ekonomiler zarar görecek, enflasyonlarda patlamalar yaşanacak. En önemlisi de insanlığın hayatı ve dünyamızın geleceği çok büyük bir tehlike altına girecektir.

GLOBAL YEŞİL DÖNÜŞÜM KAYNAKLARI ARTIRILMALI

- Global çapta ve ülke çapında yeterli finansman kaynakları var mı?

Yeşil dönüşüm, küresel çapta büyük bir finansman ihtiyacı doğurmaktadır. Dünyada yeşil dönüşüm için mevcut olan finansman kaynakları, büyük bir potansiyel sunmakla birlikte, bu dönüşümün gerçekleştirilmesi için yeterli olup olmadığı konusu, hala bir tartışma konusu olmaktadır.

Mevcut finansman kaynakları büyük miktarda sermaye sağlasa da, küresel çapta büyük ölçekli ve hızlı bir yeşil dönüşüm için kaynakların artırılması ve daha etkili bir şekilde dağıtılması gereklidir.

Küresel iklim finansmanı akışları son yıllarda önceki döneme kıyasla bir büyüme ivmesi yakalamıştır. Fakat bu tutar halen ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Bu durum G20 raporlarında da yer almaktadır.

2030’A KADAR 9 TRİLYON DOLAR GEREKLİ

Ortalama senaryoda 2030 yılına kadarki yıllık iklim finansmanı ihtiyacı yaklaşık 9 trilyon dolar olarak tahmin edilmekte olup bu durumda iklim eylemleri için mevcut finansal akışların hızlı bir şekilde yıllık bazda artması gerekmektedir.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi altında 2009 yılında gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere 2020 yılına kadar 100 milyar dolar iklim finansmanı taahhüdünde bulunmuş, fakat bu taahhüt 2020 yılında gerçekleştirilemeyerek 2025 yılına kadar uzatılmıştır.

OECD’nin 2024 yılında yayımladığı rapora göre, 100 milyar iklim finansmanı taahhüdüne 2022 yılında ulaşılmış ve bu rakam yaklaşık 115 milyar dolar olmuştur.

Bu tutar Bakü’de gerçekleşen COP29’da NCQG müzakereleri ile güncellenmiş ve yeni hedef 300 milyar dolar olarak belirlenmiştir. Ayrıca küresel iklim finansmanı hedefi de yıllık 1,3 trilyon dolar olarak belirlenmiştir.

Finansman eksikliğinin sonuçları ise oldukça ciddi olabilir. İklim değişikliğinin etkileri daha da şiddetlenebilir, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılamayabilir ve ekonomik kayıplar yaşanabilir.

TÜRKİYE İÇİN HEM ZORUNLULUK HEM FIRSAT

- Geçerli finansman çözümleri neler?

- Yeşil dönüşüm için finansman sağlamak amacıyla birçok çözüm önerisi bulunmaktadır. Devlet destekleri, yeşil tahviller, yeşil krediler, uluslararası iklim fonları, karbon piyasaları ve kamu-özel iş birliği gibi mekanizmalar, bu alanda önemli bir rol oynamaktadır.

Gelecekte, finansal sistemin yeşil dönüşüme uygun hale getirilmesi, yeni teknolojilerin geliştirilmesi, risk yönetiminin iyileştirilmesi ve uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi gibi adımların atılması gerekmektedir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için yeşil dönüşüm hem bir zorunluluk hem de bir fırsattır. Yeşil yatırımlar, uzun vadede ekonomik büyümeyi destekleyebilir ve ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlayabilir. Bu nedenle, Türkiye'nin yeşil dönüşüm için gereken finansmanı sağlaması ve bu alandaki yatırımları teşvik etmek için etkili politikalar geliştirmesi gerekmektedir.

Yeşil dönüşüm, küresel bir çaba gerektiren karmaşık bir süreçtir. Ancak, bu süreçte elde edilecek başarı, tüm insanlığın geleceği için büyük önem taşımaktadır.

SEKTÖREL STRATEJİLER

- Türkiye’nin 2053 hedefleri çerçevesinde, Net Sıfır Emisyon konusunda sektörler bazında yapması gerekenler nelerdir?

- Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Türkiye'nin 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma Hedefi, iklim değişikliğiyle mücadelede bir milattır. Bu hedef, ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir kalkınma için atacağı önemli adımları simgeliyor.

Net sıfır emisyonu, 2053 yılına kadar Türkiye'nin toplam sera gazı emisyonlarını sıfıra indirmeyi ve bu emisyonların atmosferdeki dengesini bozmadan sürdürülebilir hale getirmeyi hedefliyor. Bu hedefe ulaşabilmek için her sektörde, belirli stratejiler ve adımlar gerekiyor. Kısacası her sektörün 2053 yılına kadar sıfır emisyona ulaşması gerekiyor. Bunu da Türkiye’nin 2053 Uzun Dönemli İklim Stratejisi belgemizde sektörel bazda yol haritası olarak açıkladık.

COP31’E ADAY OLDUK

- COP31 Toplantısı Türkiye’de yapılacak mı? Özel gündemlerinde neler olacak?

- Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin 2026 yılında yapılacak COP31’e ev sahipliği yapma adaylığını açıkladı. Türkiye’nin 2026 yılında yapılacak COP31 adaylığını güçlü bir şekilde devam ediyor. Bu konudaki temaslarımız Cumhurbaşkanımızın vizyonu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız ile Dışişleri Bakanlığımızın ve diğer Bakanlıklarımızın da desteği ile yürütüyoruz.

İçinde bulunduğumuz Batı Avrupa ve Diğer Ülkeler Grubu ve COP31’in diğer adayı olan Avusturalya ile de müzakereler sürdürüyoruz.

COP31 ev sahipliği, iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye’nin küresel bir liderlik rolü üstlenebilmesi için önemli bir fırsat. Türkiye olarak COP31 platformunu, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir köprü kurmak, yeşil dönüşüm vizyonunu uluslararası arenada tanıtmak, iklime dirençliliği artırmak ve iklim değişikliğiyle mücadelede iş birliğini pekiştirmek için uygun bir ortam olarak görüyoruz. Yine COP31 ev sahipliği ile hem diplomatik hem de teknik açıdan iklim müzakerelerine olan katkımızı daha da ileri taşımayı hedefliyoruz.

Türkiye’nin COP31 vizyonu aşağıdaki ana başlıkları içermektedir:

  • Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yeşil dönüşümü güçlendiren bir köprü olmak,
  • Kentlerin iklim dirençliliğine odaklanarak dünyayı bekleyen kentsel dönüşümün iklim dostu planlanması ve uygulamaların finansmanının artırılması adına çaba göstermek,
  • Akdeniz bölgesindeki kırılganlığın yönetilmesi unsurlarını genişleterek dünyanın en önemli diğer iki kırılgan bölgesi olan Pasifik ve Afrika’ya taşımak,
  • “Ülkeler arasındaki iklim finansman açığının azaltılması ve etkin kullanımının sağlanması” ve “Temiz teknolojilerin kapsayıcı bir şekilde yaygınlaştırılması ve ülkelerin bu teknolojilere erişimine yönelik finansman kullanımının etkinleştirilmesi” alanlarına odaklı çalışmalar yapmak.

KÜRESEL EKONOMİLER KÖKLÜ BİÇİMDE DÖNÜŞECEK

- Gelecek açısından iklim değişikliği etkisiyle dünyada ve Türkiye’de ekonomik alanda yaşanabilecek dönüşümler neler olacaktır?

- İklim değişikliğinin, küresel ekonomileri köklü bir şekilde dönüştürmesi beklenmektedir. Görünen o ki, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik küresel çabalar, düşük emisyonlu teknolojilerin kullanımını artıracak ve yenilenebilir enerji sektörünü hızla büyütecektir.

Bu dönüşüm, enerji üretimi, sanayi ve ulaşım gibi sektörlerde büyük yatırımlar gerektirmekte, yeşil teknoloji ve sürdürülebilir altyapı projeleri ön plana çıkarmaktadır.

Finansal piyasalar, iklim risklerine karşı gittikçe daha duyarlı hale gelmekte, yeşil yatırımlar hızla artmakta ve karbon ayak izi yüksek olan sektörler daha fazla regülasyona tabii olma sürecindedir. Bu süreç, ekonomik büyümeyi yeniden şekillendirirken, sürdürülebilirlik ve çevre dostu yatırımlar ekonomilerin yeni itici güçleri haline gelecektir.

25 YILDA 14,5 MİLYON ÖLÜME YOL AÇABİLİR

- İklim değişikliğinin şu ana kadar yarattığı en büyük olumsuzluklar ve önümüzdeki döneme ilişkin olarak önüne geçilmesi için uğraşılan global problemler nelerdir?

- Günümüzde sayısı ve şiddeti artan iklim değişikliği kaynaklı zorluklarla daha fazla karşılaşır bir hale geldik. Sanayi devriminden bu yana giderek artan emisyonların çevremize verdiği zararı artık doğa kaynaklı afetler ve dengenin bozulması şeklinde tecrübe ediyoruz.

Gelecekle ilgili yapılan tahminler çok çarpıcı. Dünya Ekonomi Forumu’nun yayımladığı son raporlarda, iklim krizinin 2050 yılına kadar ek 14,5 milyon ölüme, 12,5 trilyon dolarlık ekonomik kayba ve sağlık sistemlerine 1,1 trilyon dolarlık ek maliyete yol açabileceği ortaya konulmaktadır.

İklimle ilgili şiddetli afetler, seller, fırtınalar, kuraklıklar ve sıcak hava dalgaları dünya genelinde artış göstermektedir. Aşırı hava olayları, kıt kaynaklar üzerindeki anlaşmazlıklar ve salgın hastalıklar günümüzde karşılaştığımız sorunlar olarak ön plana çıkıyor.

KÜRESEL ÇEVRE SORUNLARI BÜYÜYOR

Bununla birlikte iklim değişikliği, nüfus artışı, düzensiz kentleşme, kent nüfusunun ihtiyaçlarının giderek artması ve çevresel bozulma gibi küresel sorunlar birbirleriyle adeta etkileşim haline girerek daha büyük zorluklara da yol açıyor.

Ayrıca su kıtlığı, iklim değişikliklerinin insanlara, tarıma ve doğaya nasıl zarar verdiğini ortaya koyuyor. Buna ek olarak şiddetli yağışlar, fırtınalar, seller, kuraklıklar ve ürün kayıpları artış gösteriyor. Bunun sonucunda, dünya genelinde gıda güvenliği azalıyor ve bu durum sağlık sorunlarına, bölgesel anlaşmazlıklara ve insanların yerlerini terk etmelerine de yol açabiliyor.

İklim değişikliği, ayrıca sıcak hava dalgaları, bulaşıcı hastalıklar ve hava kirliliği gibi sağlık sorunlarını artmasına yol açabilir. Bu durum, sağlık sistemlerine ek yük getirerek ve üretkenliği azaltabilir.

İklim değişikliğinin etkileri, toplumdaki en dezavantajlı grupları orantısız şekilde etkileyebilir. Bu durum, sosyal adaletsizlikleri derinleştirecek ve toplumsal huzursuzluklara yol açabilecektir. İklim değişikliğiyle mücadele politikaları, bu eşitsizlikleri azaltmaya yönelik tedbirler içermelidir.

Eğer acil tedbirler alınıp harekete geçilmezse aklımıza hiç gelmemiş olan ağır sonuçlarla karşılaşmak da kaçınılmaz olacaktır.

Sayın Hasar, bize hobilerinizi anlatır mısınız? Eğer boş zaman bulabiliyorsanız neler yapıyorsunuz?

Kitap okumak ve araştırma yapmak, doğa yürüyüşleri yapmak, bahçecilik ve organik tarım benim tutkularım.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner117

banner116

banner115

banner114

banner111

banner110