Öne Çıkanlar Schulman Plastik ÇOSB Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu CEVAHİR UZKURT Uğurteks Rüştü Bozkurt

“Artık yeryüzünü ısıtmak değil soğutmak için enerji harcanacak”

GİRAY DUDA

Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın son müsteşarı. Devlet yönetiminden ayrıldıktan sonra, dünyada ve Türkiye’deki büyük, güncel çevre, iklim, sürdürülebilirlik sorunlarını, olaylarını, bunların önemini ve sorunların çözüm yollarını sosyal medyada okurlarıyla paylaşıyor. Kendisini yakından izleyince dünyanın en önemli sorununun çevre olduğunu anladığımız Mustafa Öztürk ile çevre konularının küçük bir kısmını konuştuk.

- Hocam, önce sizinle COP 28’i, tamamlanan İklim Konferansını konuşalım. Genel olarak bu konferansı nasıl buldunuz?

- Genel olarak bakınca elbette olumlu buluyorum. Ama incelediğim zaman COP 28’in çok da çözücü nitelikte olmadığını gördüm. Dünyada en fazla sera gazı salınan bir ülkede yapılması bir yana çok ciddi adımların atılmadığını da gördüm. Paris Anlaşması gibi nihai bir hedeflerin ortaya konulmadığını, sadece toplanıp dağıldıklarını söyleyebiliyorum. Bu sebepten dolayı Paris ve Rio de Janerio yol haritaları hala hükmünü ve işlerliğini devam ettiriyor.

Özellikle Avrupa Birliği bu küresel ısınma, sera gazı azaltılması ile ilgili fit for 55 dediğimiz bir yol haritası ortaya koydu biliyorsunuz. Bu yol haritasından dolayı Türkiye’de sera gazı azaltma ile ilgili ilk mekanizmada çok fazla değişiklik olmasa bile özellikle Avrupa Birliği’ne ihracat yapan belli sektörlerde ciddi sera gazı azaltımına bu sektörler gitmek zorunda. Bunlardan birisi çimento, diğeri demir çelik, alüminyum sanayi ve elektrik üretimidir. Avrupa’ya gönderilen elektrikten söz ediyorum.

Bildirim süreci geçtiğimiz Ekim ayında başladı. Avrupa Birliği’ne ürününüzü satıyorsanız ne kadar sera gazı tükettiğinizi bildirmek zorundasınız. Şu anda bu bildirim gönüllü ve 2026 yılında zorunlu hale gelecek. Yani siz saydığımız ürünleri Avrupa Birliği normlarında üretip sera gazı salınımını azaltmıyorsanız o ayın karbon vergisini ödemek zorundasınız.

COP28 GENEL TAVSİYELERDE BULUNDU

- Hocam sanayiciler, ihracatçılar bu konunun kesinlikle farkındalar. Tüm iş örgütleri, sanayi kuruluşları firmaların sürdürülebilirlik projelerini konuşup yol, yöntem gösteriyor, finansman seçenekleri araştırıyorlar.

- AB’ye ihracat yapan firmalar bu konuda ciddi adımlar atmak zorunda. Atmazlarsa Avrupa’ya demir çelik, çimento ve benzeri ihracat yapamayacaklar. Tabii yan ürünleri de dahil. Bu şekilde yapmak isteyenler vergi ödeyecekler. Bu sebepten dolayı ben COP 28’in bu konuda karar alması gerektiği düşüncesindeydim ama maalesef toplantıda böyle bir şey olmadı. Genel tavsiyelerde bulunuldu, fosil yakıtlarla ilgili genel bir azaltım cümleleri söylendi. Ama genel hedefler ortaya konmadı. 2050 yılına kadar sera gazını hangi ülke ne kadar azalacağını tarihini de belirterek ortaya koyması lazımdı. Ama koymadılar. COP 28’de hatırlanacak tek şey, fosil yakıtların azaltılmasıyla ilgili olarak ortaya konulan iyiniyet belgesidir.

2023 YAZINDA SICAKLIK REKORU KIRILDI

Çünkü 2023 yılında dünyada tarihi rekor kırıldı. 174 yılın en sıcak yılı oldu 2023 yılı. Haziran, Temmuz, Eylül ve Ekim aylarında rekor sıcaklıklar yaşandı. Bunun anlamı şudur. Artık yazlar daha uzun, kışlar ise daha kısa olacak. Artık yeryüzünü soğutmak için enerji harcanacak, ısıtmak için değil. Bunun da bir anlamı var. Yeryüzünü soğuturken ciddi biçimde klimalar kullanılacak, böylece daha fazla sera gazı ortaya çıkacak. İşte bu yüzden Türkiye AB’yi baz almalı, oradaki çalışmalara dikkat etmelidir.

AB ülkeleri artık binalarda klima kullanımını kaldırıyor. Doğalgaz ve benzeri ısıtma sistemlerini kaldırıyor, kömürle ısınma ve soğutma sistemlerini kaldırıyor.

ISI POMPASIYLA YÜZDE 80 ENERJİ TASARRUFU

- Peki bunları ortadan kaldırınca ne kullanacağız?

- Artık dünyada yeni bir teknik ciddi biçimde devreye girmeye başladı. Isı pompaları. Günümüzün enerjiyi verimli kullanan kaynaklarından birisi ısı pompalarıdır. Klimayla 5 enerji tüketiyorsanız ısı pompası ile 1 enerji tüketeceksiniz. Yani yüzde oranında azalacak enerji tüketimi. Isı pompası ile fosil yakıt bağımlılığı azaltılıyor, karbon emisyon salınımı azaltılıyor ve binaların ısıtma ve soğutmasında ısı pompası kullanılarak daha sağlıklı iç mekan konforları oluşturulabiliyor. Türkiye için en önemli yanı, depremden sonra binaların tartışıldığı bir dönemde, Avrupa Birliği diyor ki Akdeniz ülkelerinde, bizim Ardahan, Iğdır ve Kars hariç binalarınızda enerji tüketimi fosil yakıt olarak yılda metrekare başına 15 Kilovatsaatten fazla olamaz. Ben o zaman ne yapacağım? Diğer kısmını da yenilenebilir enerji ile sağlayacaksın. Toplam 50 kWh olacak. 15’in üstünü yenilenebilir enerji ile sağlayacaksın. Ayrıca binalarınızın yalıtımını yapacaksın. Türkiye için bu bir fırsattır. Türkiye’nin toplam enerjisinin yüzde 30’u binalarda tüketiliyor. Evlerdeki elektrik enerjisi tüketimi, yaz aylarında kış aylarına göre yüzde 25-30 oranında daha fazla. Sebebi klima. Yani biz enerjiyi şurup gibi tüketen bir ülke haline geldik. Bunlarla ilgili sağlıklı yol haritaları ortaya koymuyoruz. Arka arkaya toplantılar yapıyoruz. Eylem planları hazırlanmıyor. En iyi yol haritası hazırlayan ülkeler AB üyeleri. Sonra Japonya ve Güney Kore geliyor. Türkiye’nin Güney Kore’yi yakından izleyip örnek alması gerekiyor.

TÜRKİYE’DE SADECE LED AMPUL KULLANILMALI

- Kullandığımız ampuller konusundaki tercihlerimiz de enerji tasarrufu açısından çok önemli hale geldi değil mi?

- Türkiye’de akkor, halojen ve floresan lambaların yasaklanması gerekiyor. Bunun nedenlerini bir metin hale getirip bakana da gönderdim. Akkor lambalar LED lambalara göre yüzde 80 daha fazla enerji tüketiyor. Halojen lambalar yüzde 50 daha fazla tüketiyor. Floresan lambaların içerisinde de cıva var. Bu nedenle içeride ve dışarıda LED lambalara geçiş yolunda Türkiye’nin önemli adımlar atması gerekiyor.

DÜNYADAKİ KLİMALAR 2.5 MİLYARA ULAŞTI

- Bodrum’da yaz aylarında sık sık elektrik arızası ile karşı karşıya kalıyoruz. Tabii ki nedeni buraya yazın akan büyük nüfusun neredeyse tamamının klima kullanması. Her geçen gün artan yükü mevcut sistem karşılayamıyor belli ki.

- Şu anda dünyada saniyede 1.700 ton sera gazı salınıyor. Dünyadaki klima kullanımı da 2.5 milyar adedi buldu. Ülkeler, bu klima kullanımını bizim elektrik sistemimiz kaldırmaz, ısı pompasına geçelim, enerji tüketimini azaltalım diyorlar. Artık çeşitli kaynakların atık ısılarından yararlanılarak hava kullanımlı ısı pompaları üretiliyor ve kullanılıyor. Kanalizasyonların sıcak havası alınıyor ve ısı pompası aracılığıyla süper marketlerin ısıtılması sağlanıyor. Dünyada bizden başka bir galaksi var.

YAŞLI ARAÇLAR TRAFİKTEN ÇEKİLMELİ

- Dünya üstündeki yüz milyonlarca aracın yaydığı egzoz gazları da müthiş sera gazı üretiyor değil mi? Bu konuda neler yapılabilir?

- Ulaşımdaki birinci kural şu olmalı. 15 yaşın üstündeki tüm araçların trafikten çekilmesi mecbur tutulmalıdır. Bu araçlara dur denilmeli. Vergi indirimi değil tersine vergileri artırılmalı.

Ayrıca şehirde alternatif ulaşım sistemleri devreye girmeli. Yani, parklarda bisiklet yolu yapmak yerine anayollarda bisiklet yolları yapılmalı. İnsanlar işine, okuluna, evine bisikletle gidip gelmeli. Batıda milyonlarca insan bisikletle gidip geliyor. Böylece hareket etmiş oluyorlar ve onların sağlık harcamaları da azalıyor. Bu da ilaç kullanımını ve sonuçta fosil yakıt kullanımını azaltıyor. Türkiye’de benzer uygulamaların, özellikle yeni şehirleşme yaşanan yerlerde bisiklet yollarının yapılması ve özendirilmesi gerekir. Hareketliliğin arttırılması için yürünebilir yolların arttırılması elzemdir.

SERA GAZI SALINIMI YENİDEN YÜKSELDİ

- Galiba pandemi sonrasında ekonomik sıkıntılar, tedarik sorunları, enflasyon gibi global problemler fosil yakıtlara dönüşü birçok ülkede zorunlu kıldı değil mi?

- Evet, dünya bunları yaşadı. Önemli bir tespit yaptınız. Bu yola gidilince sera gazı salınımı çok fazla artış gösterdi. 2020 yılında yüzde 10’lara indirilmiş olan sera gazı salınımı bu oranın yüzde 5 üstüne çıktı. Karbondioksit ve metan gazlarının atmosferde bozulma süreci yıllar alıyor. Bugün havaya attığınız gazı yarın absorbe edemiyorsunuz, havada kalıyor. Bunun için şimdiden azaltım eylem planları uygulamaya konulursa çözüm sağlanabilir.

KURAKLIK DAHA ARTACAK

- Bir başka olağanüstü önemli konumuz var. Susuzluk, kuraklık tüm dünyayı sardı. Biraz yağmur yağınca seviniyoruz ama bu büyük sorun kalıcı gibi gözüküyor.

- Avrupa, Afrika, Asya ülkeleri ve Japonya gibi ülkelerde kuraklık ciddi boyutlara daha da ulaşacak. Sıcaklık artışından dolayı zaten şu anda da kuraklık önemli bir sorun oldu. Türkiye ile birlikte İspanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde mesela zeytin ve zeytinyağı üretiminde sıkıntılar yaşanıyor.

Susuzluğu aşmak için çok güzel çalışmalar yapılıyor. Ama maliyetleri yüksek. Deniz suyunun tatlı su ve içme suyu olarak kullanılması için yoğun projeler yürütülüyor. İspanya deniz suyunu alıp tatlı su ve içme suyuna çevirerek Barselona’ya veriyor.

ATIK SULAR YENİDEN KULLANILMALI

- Ben de size dünyada kullanım örnekleri varken neden deniz suyu içme suyuna çevrilmiyor, bu projeler neden gündeme gelmiyor diye soracaktım.

- Maalesef yıllardan beri kimi hocalar bunun çok pahalı olduğunu söylüyorlar ve bu kafa aynen devam ediyor ülkemizde. Biraz yağış gelince bu konu hemen gündemden çıkıyor ve üzerinde durulmuyor. Dolayısıyla sıkıntı çekince çözüm üretiliyor, sıkıntı çekmezsen çözüm üretemiyorsun. Deniz suyunu çevirip kullanmamızın önünde hiçbir engel yok.

İkincisi Türkiye’de suların yüzde 70’i tarım arazilerinde kullanılıyor. Burada yapılması gereken bir olay var. Atık sularımızı yeniden arıtılarak kullanma ve sulama suyu olarak kullanmalı Türkiye. Park ve bahçelerde, tarım arazilerinde ve sanayide kullanmalı bu suları. Böylece, atık su bir yerde toplanıyor, orada arıtılıyor, sonra UV ışınlarıyla dezenfekte ettiğiniz zaman bu suyu park ve bahçelerde, tarım arazilerinde, sanayide güvenli biçimde kullanabilirsiniz. Belediyelerimiz bu yönde projeler yürütmeli. Böylece park ve bahçeler için ekstra su kullanımının önüne geçebilirler.

Hatta daha da ileri gidelim, Moldavya gibi ülkelerde, çiftçiler tarım arazilerinde yağmur suyu hasadı yapıyorlar. Göletler yaparak yağmur sularını topluyorlar ve yaz aylarında da bu suyu kullanıyorlar.

İSTANBUL’DA SUYUN YÜZDE 20’Sİ BOŞA AKIYOR

- Ağır susuzluk yaşarken, büyük kentlerdeki su dağıtım sistemlerindeki patlak, kaçaklar konusu uzun yıllardır gündemdedir. Belediyeler su şebekelerin yenilenmesi çalışmaları yürütürler ama İstanbul gibi kentlerde bunun tamamen olması mümkün değildir. Böyle bir dev kentte boşa giden kaliteli su oranı, miktarı nedir?

- Çok kritik bir devreye girdik. Bu kritik devrede suyun doğru yönetilmesi ve kullanılması lazım. İstanbul’da mesela suyun 20’si boşa akıyor. Sızıyor, borulardan kaçıyor. Avrupa’da iyi uygulama yapan ülkelerde bu oran yüzde 10’u geçemez. İstanbul’daki vatandaşlar, AB normlarında, kişi başı 150-160 litre su tüketiyorlar. Avrupa’da bu miktar aynı. Bir tek İsrail’de 120 litre dolayında. Çünkü İsrail suyunu denizden elde ediyor ve bu konuda bolluk içinde değil. Suyu az olduğu için yaygın teknoloji ile idareli su kullanılıyor. Membran teknolojisi ayrıca Japonya, Amerika ve Arap ülkelerinde çok yaygın. Bu teknolojiler Türkiye’de geliştirilmeli ve artık suyun bir damlası bile israf edilmemeli.

Bundan sonraki yağışlar da şöyle olacak, bunu herkes bilmeli. Yağmurlar aniden yağacak, sele dönüşecek ve akıp gidecek. Onun için seli yavaşlatacak, azaltacak teknolojilerin Türkiye’de devreye girmesi lazım.

Türkiye yağmur bahçeleri dediğimiz teknikleri hem park ve bahçelerde hem yeşil alanlarda hem ormanlarda hem de tarım alanlarında uygulamaya koymalıdır. Yani akan suya bakacağımız yerde bu suyu değerli hale getirmemiz lazım.

SUYU MELEN’DEN GETİRMEKTEN DAHA UCUZ

- Susuzluğun bu düzeye gelmesini ve aynı hızla sürmesini bir türlü anlayamadım. Koca koca göller kurudu, Tuz gölü kurudu, nehirler kurudu. Üç yanımız deniz ve biz bu deniz suyunu neden kullanmıyoruz. Kime sorsam, çok pahalı diye yanıt alıyorum. Bunun fiyatı nedir, gerçekten çok pahalı mıdır?

- Deniz suyundan tatlı su elde etmenin ton başına maliyeti 0.5 dolar. Melen’den İstanbul’a su getirmenin maliyeti 0.75 dolar. Mesela Karadeniz ve Marmara denizi suları kullanılırsa, tuzluluk daha az olduğu için daha az maliyet olur. Türkiye’nin bu yanlış algıyı aşması lazım. Bu da çok ciddi sıkıntılar yaşandığı zaman aşılacak galiba. Başka yerden su getirmenize gerek yok. Elinizde kaynak var.

Şu anda dünyada su yönetimini en iyi yürüten ülke ada ülkesi Singapur’dur. Singapur denizden suyu alıyor, yağmur sularını hasat ediyor, yağmur suyunun damlasını bile boşa göndermiyor. Deniz suyunu iki kademe arıtıyor ve içme suyu olarak kullanıyor. Arıtma sularını da 20 yıl dinlendiriyor ve ancak ondan sonra kullandırıyor. Türkiye’den bir yetkili bunu bilmeden açıklama yaparak sanki kirli suyu kullandırıyorlarmış gibi söz söyledi. Dünyanın her yerinde arıtma suyu yıllarca dinlendirildikten sonra kontrol edilerek şebeke suyuna verilir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner116

banner115

banner114

banner111

banner110