Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, seçimler öncesi ve sonrasında Türkiye ekonomisini değerlendirirken, liderlerin oy çekmek için popülist vaatlerde bulunarak "seçim ekonomisini" kullandığını ve Türkiye ekonomisinin bu tür vaatleri yerine getirmek için olduğunu vurguladı.
Seçim öncesi dönemde, iktidar partilerinin popülist muslukları açması ve ekonomiyi "canlandırması" geleneksel olduğunu belirten Demiralp, “Ancak, bunu yapmak için, musluğu açtığınızda akması için finansmana ihtiyacınız vardır. Kaynaklar kuruduysa 14 Mayıs seçimlerine çok farklı bir tabloyla girmek mümkün” dedi.
ÜÇ AYLIK BÜYÜME TAHMİNLERİ
Prof. Demiralp, Koç Üniversitesi'nden Cem Çakmaklı ve Sevcan Yeşiltaş ile yaptıkları üç aylık büyüme tahminlerini açıkladı. Son veriler ışığında gözlemlediği dinamikleri şöyle anlattı: “2023 yılının ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1 civarında bir büyüme bekliyoruz. Bunun nedeni, faiz indirimlerinin kümülatif etkileri, enflasyon beklentilerinin öne çektiği talep ve seçimlerden önce uygulamaya konan asgari ücret artışı ve hükümet harcamalarındaki artış gibi tüm popülist politikalardır. Bu rakam, bir önceki yılın aynı dönemine göre yıllık bazda yüzde 3.7'lik bir büyüme oranına karşılık geliyor.
2023 yılının ikinci çeyreğinde büyüme ivmesinin bir önceki çeyreğe göre daha da yavaşlamasını ve durma noktasına gelmesini bekliyoruz. Bu, yıllık yüzde 1.7'lik bir büyüme oranına karşılık geliyor. Ekonominin ivme kaybının arkasında ne yatıyor? Enflasyon beklentisiyle ortaya çıkan harcamalardaki kademeli düşüş, enflasyon karşısında satın alma gücünün aşınması, reel döviz kurundaki değer kazancının ihracata olumsuz etkisi, kredi sıkılaştırması gibi faktörleri sıralayabiliriz.”
DÜŞÜK ORANLAR NEDEN YÜKSEK BÜYÜME GETİRMEDİ?
Seçimlerden hemen önce, oldukça sönük bir büyüme görünümüyle karşı karşıya olduğumuzu belirten Prof. Demiralp, düşük faiz oranlarının neden daha yüksek yatırım, büyüme ve istihdam getirmediğini şöyle açıkladı: “Bu sorunun cevabı açıktır: Faiz oranlarının borçlanmanın maliyeti olduğu doğrudur. Ancak politika faizini düşürmek ve büyümeyi teşvik etmek için, enflasyonu körüklemeden faiz oranlarını düşürmeniz gerekir. Politika faizini düşürdüğünüzde enflasyon artarsa ne olur? Enflasyon satın alma gücünü azalttığından, enflasyon düşük faiz oranlarıyla desteklenen talebi aşağı çeker.
Yerel para birimi, Türkiye, örneğin ABD arasındaki enflasyon farkıyla orantılı olarak değer kaybediyor. Döviz kurundaki artış üretim maliyetlerini artırır. Döviz kurunu baskılamaya çalışırsanız bu kez reel döviz kuru artar ve ihracat olumsuz etkilenir.
Piyasa faiz oranının baskılanmadığı 2022 öncesi dönemde politika faizlerinin düşük olduğu dönemler yatırımları değil enflasyonu artırdı. Yatırımcılar enflasyon beklentileri, döviz kurundaki değer kaybı ya da enflasyonla birlikte yükselen piyasa faiz oranları ve belirsizlikler nedeniyle yeni yatırımlardan kaçındı.”
SEÇİM SONRASINDA PARA POLİTİKASI NASIL ŞEKİLLENİR?
Prof. Dr. Selva Demiralp, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanması ve TBMM’de çoğunluğu alması durumundaki senaryoda 2023 sonu politika faizi yüzde 30’lu seviyeleri görebileceğini söyledi.
Demiralp, aynı senaryoya göre, “Bu seviyenin bir miktar altı ya da üstü yeni ekibin ne kadar hızlı kredibilite kazanacağına, iletişim gücüne, enflasyon beklentilerinin ne kadar inatçı olduğuna ve kurdaki baskılara göre belirlenecektir. Para politikasının kararlı duruş sergilemesi ve beklentileri kontrol edebilme becerisine bağlı olarak ilerleyen aylarda TL’nin değer kazanmaya başlaması, enflasyon beklentilerinin önce düşük çift haneli sonra tek haneli seviyelere düşmesi, büyümede ise ‘yumuşak iniş’ ve hatta faizler yükselirken büyümeye imkan tanıyan ‘genişleyici sıkılaştırma’ olasılıkları yüksektir.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Millet İttifakı'nın ekonomi yönetimini devralması durumunda ortodoks politikalara dönüleceğini biliyoruz. Seçimin hemen sonrasındaki günlerde kur üzerindeki örtülü müdahalelerin kalkması ile TL'de bir değer kaybı olabilir. Öte yandan yeni kadroların görevi devralıp para politikasının kurgusu bağımsız bir Merkez Bankası’na devredildiği noktada kur üzerinde kontrol sağlanacaktır.”
ERDOĞAN’LA DEVAM EDİLİRSE
Demiralp, Cumhurbaşkanlığını yine Recep Tayyip Erdoğan’ın ve parlamento çoğunluğunu da Cumhur İttifakı'nın kazanması durumundaki senaryoda politika faizinde seçim sonrası ani bir değişiklik beklemediğini belirterek şunları söyledi: “Her ne kadar mevcut politikalar sürdürülebilir olmayıp er ya da geç yüklü bir faiz artışı ile sonuçlanacak görünse de bu U-dönüşünün tarihini seçimler değil mevcut politikalarla ekonominin köşeye sıkışması belirleyecektir. 9 Ekim 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen ‘Ben bu görevde oldukça faiz düşecek’ demeci bence halen geçerliliğini koruyor. Buna bağlı olarak, eğer mevcut dengeler sürdürülebilirse 2023 yılını yüzde 2’ler civarında bir büyüme ve yüzde 40-50 bandında bir enflasyon ile kapatmak, sene içinde kuru kademeli olarak serbest bırakmak, U-dönüşü gerekecek noktada ise daralma ile karşılaşma ihtimali yüksek görünüyor. Seçim sonrası döneme dair alternatif senaryolar içinde başkanlığı ve meclisi aynı ittifakın aldığı iki uç senaryoda nasıl bir faiz politikası izleneceğini tahmin edebilmek daha kolay. Cumhurbaşkanlığı’nın ve Meclis'in ayrı ittifaklarda kalması durumunda ise belirsizlik daha yüksek.”