GİRAY DUDA
Avrupa’da ve Türkiye’de milyarlarca dolarlık büyüklüğe ulaşan futbol ekonomisi hastalıklı bir yaşam sürüyor. Dünyada milyarlarca ve Türkiye’de milyarlarca dolarlık büyüklüğe ulaşan futbol ekonomisi hastalıklı bir yaşam sürüyor. Dünyada milyarlarca izleyicisi olan bu çok sevilen spor dalında faaliyet gösteren kulüplerin ekonomik durumlarını nasıl düzeltebileceklerini Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından, futbol ekonomisti, bankacı Tuğrul Akşar’a sorduk.
- Sayın Akşar, futboldan konuşurken elbette öncelikle Süper Lig takımlarını ele almak gerekiyor. Ancak diğer liglerdeki futbol kulüplerinin durumları da farklı değil. Kulüplerin hepsindeki birinci sorun olan gelirlerin giderleri karşılayamaması futbolda bugün ve gelecekte ne tür sorunlara yol açıyor ve açacak?
- Süper Ligimiz net borçlu, gelirleri giderlerini karşılayamayan, asli faaliyetlerinden kar yaratmadığı için finansal borçlarını ödeyemeyen, kulüplerinin çoğu öz kaynaklarını yitirdiği için öz kaynak açığı veren, mali yetersizlikler nedeniyle sportif rekabet gücünü yitirmiş bir lig konumunda.
BORÇLARI ÇEVİREMİYORLAR
- Peki bu olumsuz tabloya bakınca kulüpleri ne tür tehditler beklediğini öğrenmek istiyoruz?
- Gerçekten de çok sayıda tehlike ile karşı karşıyalar. Bunları şu başlıklar halinde belirtmek isterim:
* Borçları Döndürebilme Yeteneğini Yitirme Tehlikesi: Bugün kulüplerimizin önündeki en büyük tehlike/tehdit, vadesi gelecek borçlarını çevirebilme yeteneğini-kredibilitesini yitirmeleri olabilir. Çünkü, ekonomik konjonktürdeki olumsuzluklar, kulüp bünyesindeki olumsuzlukları tetikler niteliktedir.
* Likidite Sıkıntısı (Artan Sıcak Para İhtiyacı): Kulüplerimizin faaliyetlerinden yarattıkları nakitler, kulüplerin operasyonel giderlerini, finans maliyetlerini ve üçüncü kişilere olan borçlarını karşılayabilir olmaktan uzak. Kulüplerin kasa kolaylığı gibi geçici çözümlerin peşinden koşması, onların nakit olarak sıkışık olduğunun göstergesi.
PARASIZLIK MORALLERİ BOZUYOR
*Kredibilite ve Moralitelerini Yitirme Tehlikesi: Kulüplerin var olan finansal yapıları, onların kısa ve orta-uzun vadeli kredibilitelerini yitirmek üzere olduğunu ortaya koyuyor. Mali rasyolardaki olumsuzluklar, yeni kredi olanakları yaratmayı zorlaştırıyor. Kredibilitedeki bozulma zaman içinde ödeme performansını aşağıya çekeceğinden, bir süre sonra bu kulüplerin moraliteleri de kaybolmaya başlayacaktır. Bu da bir süre sonra kendisini pratikte, ödenmeyen oyuncu ve teknik adam ücretleri olarak somutlayacaktır. Bu nedenle, Türk kulüplerinin hep UEFA ve CAS (Court of Arbitration for Sport) kapısında olmaları kuvvetle olasıdır.
*Teknik İflas halinin Devam Ediyor Olması: Yıllar itibariyle oluşan zararların kulüp özkaynaklarını eritip yok etmesi, kulüplerde pasif açığına neden oldu. Özkaynakları negatife dönen, varlıkları yükümlülüklerini karşılamakta yetersiz kalan kulüplerde kaybolan özkaynağın yeni sermaye artışlarıyla telafi edilememesi, kulüpleri Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı madde kapsamında teknik iflasa sürüklüyor.
*Zaman İçinde Sportif Rekabet Yeteneğinin Zayıflaması: Kulüplerin mali ve ekonomik yapılarındaki olumsuzluklar bir süre sonra onların sportif rekabet güçlerini zayıflatacaktır. UEFA’nın Finansal Fair Play aracılığıyla kulüpleri mali disipline yönlendirmesi, kulüplerimizi zaman içinde küçülmeye sevk edecektir. Bu da, onların sportif rekabet gücünün düşmesi anlamına gelir.
AVRUPALILARLA REKABET EDEMEYECEKLER
- Saydıklarınız, aslında herkesin bildiği, çok ciddi sorunlar. Üstelik de kolayca çözülebilecek gibi gözükmüyor değil mi?
- Bu sorunlar kısa sürede çözüme kavuşturulabilecek ya da kendiliğinden olumluya evrilebilecek durumda değiller. Bu nedenle, kulüplerimizin artık, kötüye gidişi sonlandırabilmek için başta küçülme olmak üzere, ekonomik ve mali anlamda çok sıkı bir disiplin altına girmeleri, finansal rejime başlamaları gerekiyor. Aksi halde, bu olumsuz gidişat zaman içerisinde kulüplerimizin –doğal olarak Türk futbolunun- uluslararası arenada rekabet gücünü olumsuz etkileyebilecektir. Finansal sağlığı yerinde olmayan, sürdürülebilir ekonomik yapıya ulaşamayan kulüplerin Avrupa’da kalıcı bir başarıya ulaşmaları mümkün değildir. Avrupalı devlerle sportif rekabet gücüne ulaşabilmek için öncelikle ekonomik ve mali rekabet gücünü artırmak gerekiyor. Bu konularda camia içinde farkındalık yaratmak, ne olursa olsun mutlaka her sezon şampiyonluk şiarı gibi popülist örgüt ikliminden taraftarı çıkartmak, bugün bu kulüplerimizin önünde duran en önemli tarihsel görevdir. Burada taraftara/camiaya şunu anlatmak gerekiyor. “Yarınları kurtarmak için, gerektiğinde bugünü feda edebilmeliyiz.” Yoksa, dönüşü olmayan bir yoldayız ve bu yolun sonu iyi görünmüyor…
BÜYÜKLERLE KÜÇÜKLER ARASINDA UÇURUM VAR
- Futbol kulüplerindeki gelir gider dengesizliği yıllara göre nasıl değişiyor? Makas giderek ters yönde açılıyor mu?
- Süper Lig, parasal gelirlerin dağılımı bakımından önemli dengesizliklere sahip bir lig. Bu nedenle her geçen yıl gelir gider dengesizliği daha da artıyor ve büyük kulüpler lehine haksız bir rekabet üstünlüğü oluşuyor. Oysa, sportif rekabetçi denge bakımından Süper Lig daha dengeli bir durum gösteriyor. Ama iktisadi bakımdan aynı şeyi söylemek çok mümkün değil. Şüphesiz ki, sportif performansta daha başarılı olan takımların, iktisadi olarak daha fazla para kazanmaları normaldir. Ancak, Süper Lig’de gördüğümüz önemli bir tespit, sportif rekabet açısından kulüpler arasındaki fark daha azken, iktisadi gelir bakımından kulüpler arasında büyük uçurumların bulunmasıdır. Bu durum orta ve uzun vadede Süper Lig’in rekabetçi dengesini olumsuz etkiler. Dengede rekabet, yerini dengesiz rekabete bırakır. Bu nedenle, Süper Lig kulüpleri arasındaki iktisadi gelir dağılımı açısından önemli farklılıkları belirli ölçülerde gidermek futbol otoritesinin, yani Futbol Federasyonu’nun görevi.
KULÜPLERİN YAPILANDIRILMASI SORUNLU
- Türkiye Futbol Federasyonu’nun kulüplerin borçlarına yönelik Türkiye Bankalar Birliği ile birlikte uygulamaya koyduğu yapılandırma nasıl işleyecek?
- Bu proje futbol kulüplerinin idari ve mali yapılarının bir bütünlük içinde yönetilmesini amaçlayan bir çalışma gibi görülse de pratikte çok çalışmayacağını düşünüyorum.
Ana faktör olan Kulüpler Birliği’nin işin içinde olmadığı bir çalışmadan bahsediyoruz. Kaldı ki, Türkiye Bankalar Birliği Başkanının “Futbol kulüplerimiz ile bankalar arasındaki ilişki, ticari olup, bundan sonra da aynı anlayışla devam edecektir. Bu çerçevede, futbol kulüplerimizin borçlarının bir bankaya devredilmesi söz konusu olmayıp her banka kendi kredi riskini yönetmeyi sürdürecektir” ifadesi, bize, yeniden vadelendirme ve yapılandırmada, borçların silinmesi veya piyasa normlarının dışında fiyatlama yapılması söz konusu olmayacağını belirtiyor.
‘ÖLÜ DOĞAN BİR ÇALIŞMA’
Bu nedenlerle, “ölü doğan bir çalışma” bu. Zaten, Kulüpler de çok fazla ilgi göstermedi. Kulüplere maliyet ve vade yönünden, ticari koşulların dışında ekstra bir avantaj sağlamayan çalışma bu yaklaşım. Gerçekçi konuşmak gerekirse, zaten içinde bulunduğumuz koşullarda farklı bir şey yapma olacağı da yok zaten.
Böylesi bir çalışmanın hayata geçirilebilmesi, daha geniş katmanları ve futbol paydaşlarını kapsamalıydı. Aksi, halde bunun bir seçim yatırımı olduğu algısı oluşur!
YAPILANDIRMA İYİ HAZIRLANMAMIŞ
- Yapılandırma, kulüplerin finansal sorunlarını tümüyle ortadan kaldırabilir mi?
- Kulüplerimizin içinde bulundukları finansal darboğazdan kendi olanaklarıyla kurtulma şansı ne yazık ki bulunmuyor. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu hamlesi ilk etapta anlamlı ve iyi niyetli bir çaba olarak görülebilir. Ancak, proje olarak sunulan bu ‘’kurtarma operasyonu’’, iyi hazırlanmamış, alt yapısı iyi oluşturulmamış, stratejik bütünlük ve amaçtan yoksun, günü kurtarmaya yönelik, palyatif çare arayışları olarak değerlendirilebilir.
Ne var ki, yukarıda da dile getirdiğimiz gerçekler ve ortaya koyduğumuz somut veriler, bu projenin Türk Futbolunu Avrupa ve dünyada sportif ve mali olarak daha yukarılara taşıyacak bir yapıda olmadığını bize gösteriyor. Bugün TFF’nin böylesi bir projeyi hayata geçirmesi ilk etapta olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu projenin yaşama geçirilmesinde kamuoyunun bazı haklı endişeleri de bulunuyor. Bu endişeleri ortadan kaldırmak futbol otoritesinin öncelikli görevi olmalı. Bu bağlamda;
FUTBOL ÜST KURULU KURULMALI
1. Daha geniş katılımlı, Kulüpler Birliği’nin de içinde olacağı, tüm futbol paydaşlarını kucaklayacak bir platform merkezinde hareket edilmesi daha yararlı olacaktır.
2. Eğer bir varlık havuzu oluşturulup buradan yaratılacak fonlarla kulüp borçlanmalarına çözüm yolları aranacaksa, öncelikle mutlaka bir Futbol Üst Kurulu oluşturulmalı ve bu kurul aracılığıyla bu proje hayata geçirilmelidir.
3. Oluşturulacak Futbol Üst Kurulu tamamıyla siyasetin etki ve nüfuz alanı dışında bir yapılanma ve bu görevin gereklerini yerine getirecek yetkinliklere ve liyakata sahip futbol insanları tarafından oluşturulmalıdır.
4. Bu oluşum için yasal bir altyapının da oluşturulması, sorunun uzun vadeli çözümü için kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Kısa vadeli çözümler yerine, gerekirse bugünü feda edip yarınlarımızı kurtaracak uzun vadeli çözümlere odaklanılması çok kritik.
Getirecek ya da önerilecek çözümlerin, bu sorunların tekrarını önleyecek bir kültüre/bir örgütlenme modeline dönüştürülmesi, yani kalıcılaştırılması yaşamsal öneme sahip.
KULÜPLERİN 1.5 YILLIK GELİRLERİ ERİDİ
- Türkiye’deki tüm ekonomik birimleri, şirketleri, halkı sıkıntıya sokan ekonomik konjonktür kulüplerimizi nasıl etkiledi?
- Kulüplerimizin toplam finansal borçlarının 14 milyar liraya ulaştığı tahmin ediliyor. Bu borçların yüzde 25’inin TL kredilerden, yüzde 75’lik kısmının da yabancı para kredilerden oluştuğu dikkate alındığında, 31.12.2016 ile 31.12.2018 arasında, TL ve döviz kredilerindeki faiz artışları ve yukarı giden kurlar, kulüplerimizin finansal maliyetlerini 4.5 Milyar TL daha arttırmış oldu. TL kredi stoklarında oluşan ilave finansal yük 1.5 Milyar liraya ulaşırken, yabancı para kredilerde ise kur ve faiz artışlarından dolayı kulüpler ekstra olarak 3 Milyar TL civarında gerçekleşti.
Ekonomik konjonktürdeki olumsuzluklar nedeniyle faizler ve kurlardaki artışın kulüplerimize toplam maliyeti 4.5 Milyar liraya ulaştı. Toplam gelirlerimizin 3.5 milyar TL olduğu dikkate alındığında, bu zarar nedeniyle kulüplerimizin neredeyse bir buçuk yıllık gelirleri eridi.
Zaten finansal darboğazda olan futbol kulüpleri, oluşan bu zarar nedeniyle daha da mali olarak zorlanacak gibi görünüyor. Bu durum orta ve uzun vadede, futbolumuzun zaman içinde rekabet yeteneğinin giderek zayıflamasına ve buna bağlı olarak futbol kalitesinin düşmesine neden olacaktır. Bu durumun yeşil sahalara yansıması ise: gerileyen sportif performans olacaktır (UEFA ve FIFA sıralamasında düşüş). Ekonomik anlamıysa; Süper Lig’in değer yitirerek yoksullaşması ve kulüplerimizin ekonomik ve mali servet kaybına uğramalarıdır.
VAR’IN FAYDASI VAR
- Futbolun finansal yapısı kadar çok tartışılan VAR sistemini değerlendirir misiniz? Hakem hatalarını büyük ölçüde ortadan kaldırabildi mi? Yeni sorunlara yol açtığı iddialarına ne diyorsunuz? Neden tüm turnuvalarda, örneğin Avrupa Kupası ve alt liglerde VAR teknolojisinden yararlanılmıyor?
- VAR sistemi, bugün ülkemizde bazı hatalarıyla da olsa uygulanıyor. Benim kişisel görüşüm, fayda ve maliyet açısından bakıldığında, faydası maliyetinden daha fazla ve yararlı bir uygulama. Bu uygulama sayesinde çoğu haksız karar ortadan kaldırılmıştır. Tam anlamıyla başarılı olduğunu şimdilik söylemek çok olası görünmemekte birlikte, bu uygulayın başarıya ulaşabilmesi bizlerin ve hakemlerin de mental değişime uğramalarıyla ancak mümkün olabilir. Bizler değişmeliyiz. Futbolun her zaman içinde bazı hatalar ve yanlış kararları içinde barındırdığına, herhangi bir takım gözlüğüyle olmaksızın, bir futbolsever mantığıyla yaklaşmalıyız. Her kararın arkasında bir art niyet ve komplo olduğu paranoyasından uzaklaşmalıyız.
Hakemler de değişmelidirler. Çünkü, bu sistem hakemlerimizi biraz tembelliğe itiyor diye düşünüyorum. VAR yokmuş gibi oyunun içinde olmalılar ve kendi bağımsız özgür iradeleriyle kararlarını vermeliler. Hakemler kendilerini VAR ile birlikte, performans açısından baskı altında hissediyorlar. Geçenlerde izlediğimiz Şampiyonlar Ligi maçlarında hakemlerin VAR’a başvurusu 1 ya da 2’yi geçmedi. Bu da gösteriyor ki, siz sağlıklı ve motive bir şekilde maç yönetmezseniz, VAR’a çok kez gitmek durumunda kalıyorsunuz ve futbolun hızını kesiyorsunuz. Oyunu soğutuyorsunuz. Bu uygulamada sanırım hakemler her maçta VAR’a gitmeleriyle ekstra bir performans puanı alıyorlar. Oysa, hiç VAR yokmuş gibi maç yönetmeye çalışmalılar.
Şampiyonlar Ligi’nde başlayan bu uygulamanın FIFA ve UEFA’nın ortak girişimleriyle diğer organizasyonlara da zamanla yayılacağını düşünüyorum.