Öne Çıkanlar Schulman Plastik ÇOSB Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu CEVAHİR UZKURT Uğurteks Rüştü Bozkurt

İtalya'nın güneyinde, Vezüv yanardağının altında, tanıdık, karmaşık tarihi kent : NAPOLİ

ÖZGE SESKİR GÜVENDİK

İki bina arasına gerilmiş ipten sarkan çamaşırları, yıkık dökük, bakımsız evlerin sıralandığı salaş ve eskimiş sokaklarıyla İtalya’nın gölgede kalan, serseri şehri; Napoli… Aslında, diğer İtalyan şehirleri her ne kadar zengin, düzenli ve temiz olsa da, Napoli, sıcakkanlı kişiliğiyle garip bir tanışıklık hissi uyandırıyor. Duvar yazılarıyla dolu binaların arasında, neşeli bağrışlarla koşuşturan çocukların, insanın içini ısıtan etkisi, sanırım bu tanışıklığın nereden geldiğini özetliyor. Bütün bu özellikler, bize, İstanbul’un arka sokaklarını hatırlatıyor. Çöp yığınları, envai çeşit obje satan zenciler, fakirlik, İstanbul’u aratır bir trafik… Hepsini toplayıp, yanına yankesicilik ve kapkacı da eklersek Napoli gezinizin ne kadar renkli geçeceğini varın siz hesaplayın!


■ PİZZANIN ANAVATANI’NA GİRİŞ

Nüfus bakımından İtalya’nın üçüncü büyük şehri olan ve ülkenin güneyindeki  Campania Bölgesi’nin başkenti, Napolitan pizzanın anavatanı Napoli, M.Ö. 750 yılında “Neapolis” (Yeni Şehir) adıyla kurulmuş, 2800 yıllık Napoli Krallığı’na başkentlik yapmış. Garibaldi Meydanı ve Via Toledo arasında kalan alan, Centro Storico denen eski kısım. Turistlerin en yoğun olduğu, mimari eserler açısından en zengin yer ise, Spaccanapoli.


Napoli’nin görülmesi gereken önemli yerlerinden biri, Vatikan’ı andıran yapısıyla San Francesco di Paola Kilisesi. Biraz ilerlediğinizde, Milano’daki Galleria Vittorio Emanuele ‘ye benzer, yapımı 1900’de tamamlanmış Galleria Umberto denen kapalı çarşı var. Fakat, Milano’daki kapalı çarşıdan farklı olarak burada mağaza çeşidi ve kalitesi oldukça düşük.

Şehrin en görkemli yapısı, sahil boyunca uzanan Piazza Del Municipio’nun üzerindeki Castel Dell’ovo. 1200’lü yıllarda inşa edilmiş yapı, günümüzde Tarih Öncesi Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor.


■ GELENEKSEL NAPOLİ YAŞAM TARZINI HİSSETMEK İÇİN: SPACCANAPOLI

Ekonomik olarak orta ve alt seviyedeki Napolili ailelerin yaşadığı, sokaklarında koşuşturup top oynayan çocukların renklendirdiği, antika ve loto dükkanlarının sıralandığı bölge, “şehri ikiye bölen” anlamını taşıyan Spaccanapoli Caddesi’dir. Burada, geleneksel Napoli yaşam tarzını görmenin yanı sıra, tarihi dokularıyla ünlü Santa Chiara, Santa Marta manastırlarını ve Venezia, Petrucci, Pinelli, Sangro, Marigliano gibi meydanları gezebilirsiniz.

■ ŞEHRİN EN GÖRKEMLİ GALERİSİ: CAPODIMONTE

İtalyan barok ve neo klasik mimari tarzında, 1738’de yazlık avlanma sarayı olarak, VII. Charles tarafından inşa ettirilen Capodimonte, ilk iki katı ortaçağ, rönesans ve barok döneme ait, Boticelli, Titian, Bellini gibi ustaların eşsiz güzellikteki eserlerinin sergilendiği ulusal sanat galerisi olarak kullanılıyor. Üst katlar ise 17. yüzyıldan kalan tarihi mobilya ve eşyaları barındırıyor. Yemyeşil büyük bir bahçenin üzerine yapılmış saray, ismi olan Capodimonte’yi, şehrin biraz dışında bir tepenin üzerine yerleştiği için alıyor.

Müze meraklıları için önerebileceğim başka bir alternatif de, Roma dönemine ve Yunan mitolojisine ait paha biçilmez eserleri bulabileceğiniz Ulusal Arkeoloji Müzesi. Salı günleri kapalı olan müzeye, diğer günler 09:00-19:30 arası girebilirsiniz.

■ TARİHİ PARK VILLA COMUNALE

İçinde Sualtı Araştırma Merkezi ve bir akvaryumun bulunduğu, yapımı 1780’e dayanan ve muhteşem heykelleri, su kemerleri, köprüleri ve zengin ağaç çeşitleriyle göz kamaştıran tarihi Villa Comunale Parkı’na da mutlaka uğramalısınız. Geçmişte kraliyet bahçesi olarak kullanılan, Napoli’nin en büyük ve gösterişli parkı, Caracciolo Caddesi üstünde yer alıyor.

■ ÖVÜNÇ KAYNAĞI SAN CARLO

Napoli halkının “Milano’da La Scala varsa, bizde de San Carlo var” dedikleri, İtalya’nın en büyük opera binası, Napoli kralı Burbon hanedanından III. Carlo tarafından inşa ettiriliyor. Kral, isim günü olan 4 Kasım 1737’de, “Achille in Sciro” adlı parçayla opera binasını açıyor. Marcadante, Verdi, Donizetti gibi bestecilerin pek çok eserinin prömiyerinin yapıldığı lirik opera binası, Napoli eski şehriyle UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiş.

■ ŞİRİN CAPRİ VE MAVİ MAĞARA’YA YOLCULUK

Napoli’ye kadar gelip de Capri Adası ve antik kent Pompei’ye gitmemek olmaz tabii ki… Önce Capri Adası’ndan başlamak istiyorum. Napoli Limanı’ndan kalkan sürat tekneleriyle

yaklaşık 10 dakika süren bir yolculuğun ardından ulaşabiliyorsunuz. Portakal, limon ağaçlarının kokusuyla kendinizden geçebileceğiniz, rengarenk, sevimli evlerin, masmavi denizle sarmaş dolaş haline imreneceğiniz, lüks denebilecek bir ada burası. Napoli’nin 36 kilometre güneyindeki Capri’ye gidip, bir bot kiralayıp, ünlü Mavi Mağara’nın içine girmenizi tavsiye ederim.

■ VEZÜV’ÜN HIRÇIN YÜZÜ POMPEİ

Bence, Napoli’nin en etkileyici yeri, yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki, 1281 metrelik Vezüv’ün eteklerine kurulan, tarihe, M.S. 79 yılında yaşadığı büyük felaketin izlerini kazıyan antik kent Pompei. Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla, şımarıklık, sapkınlık, zenginlik, zevk içinde yaşayan halk, bir kaç saat içinde yanardağdan savrulan lavlarla kavrulmuş ve küllerin altında kalarak taşlaşmış. Pompei, bu patlamadan yaklaşık 159 yıl önce Romalıların eline geçmiş. Bağlar, bahçeler, villalarla dolu olan o zamanın şirin kentine, Roma’nın tüm zengin, aristokrat ve seçkin insanları akın etmiş. Halk, zevk ve paradan başka birşey görmediği için, artık sık sık yaşanan depremler bile kimseyi etkilemiyormuş. Hatta, yıllar önce Vezüv’de bir patlama olduğunu keşfeden Yunan coğrafyacısı Strabon bile, kimsenin aldırış etmeyeceğini ve ona inanmayacağını düşündüğü için bu durumdan bahsetmemeyi uygun görmüş.

■ 20 BİN İNSANI LAVLAR YAKTI


Pompei’yi gezerken caddeler, su taşıma kanalları, fırınlar, pazar yerleri, evler, tapınaklar, çamaşırhaneler, forum, amfitiyatrolar, bazilikalar, hamamlar, atölyeler görebileceğiniz bazı önemli yerler arasında sayılabilir. Bunların dışında, insanı dehşete düşüren en trajik sahne, 20 bin insanın lavlar arasında yanarak öldüğü bu feci afetin tanıkları olan taşlaşmış insan ve hayvan kalıntıları. Patlamadan sonra, lavların altında yaklaşık 2000 yıl gömülü kalan Pompei arkeologların kazı çalışmalarıyla günışığına çıkarıldı. Bilim insanları, Vezüv’ün her 30 yılda bir patladığını söylüyor ve son patlama 1944 yılında gerçekleşmiş, o tarihten bu yana endişeli bir bekleyiş sürüyor. Avrupa kıtasının aktif yanardağı Vezüv, uzaktan bakıldığında bile, heybetiyle insanın içini ürpertmeyi başarıyor.  
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner116

banner115

banner114

banner111

banner110