Rekabet denildiğinde ilk akla gelen şey \'Stratejik Yönetim\'dir. Stratejik yönetim de bilgi gerektiren bir süreçtir. İşletmede var olan çeşitli sistem ve süreçlerin analiz edilmesinin, kuvvetli ve zayıf yönlerin, fırsat ve tehditlerin belirlenmesinin bilimsel yöntemleri bulunmaktadır. Günümüz yöneticileri artık zekalarına güvenmek yerine bu bilimsel yöntemleri kullanmak zorundadırlar.
 
YÖNETMEK öyle bir meslek ki hiçbir uzmanlığı olmasa da birçok insan tarafından yerine  getirilmekte. Örneğin uzman olmayan hiçbirimiz bir göz ameliyatı yapmaya kalkışamayız ama yeri geldiğinde bırakın bir işletmeyi, koca ülkeyi bile “yönetir”, hatta birkaç dakikada “kurtarırız” da.
 
Ülkenin yönetimi bu köşenin konusu değil. Ancak işletmeleri “YÖNETMEK” konusunda her ay bu köşede sizlerle sohbet edeceğiz. “YÖNETMEK” işlevini hem bilimsel hem de pratik yönleriyle irdeleyeceğiz. Bu sayıda yönetimde bilginin önemine değinerek sohbetimize başlamış bulunuyoruz.
 
Öncelikle, bilgi nedir? Bunu biraz inceleyelim. Çünkü değişen dünyada bilginin de tanımı değişmiş bulunuyor. Web sayfalarında, gazete sayfalarında, kitap ya da ansiklopedilerde yazılı olan şeylere günümüzde artık bilgi denilmiyor. Bunlara yalnızca enformasyon deniliyor. Bilgi ise insanın kafasında olan eformasyonlardır. Başka bir deyişle “internette her türlü “enformasyon”a kolayca ulaşabildiğimiz için ya da koca bir kütüphaneye sahip olduğumuz için bilgi konusunu çözmüş sayılamayız. Bütün bu kaynaklardan kafamızın içine ne yerleştirmişsek ancak o kadar bilgiliyiz demektir. Hatta bu bile yeterli değildir. Bu bilgiyi kullanmamız da gereklidir. Kafamızın içinde olsa bile kullanılmayan bilginin kime ne faydası vardır ki? İster ilk–orta öğretimden ister üniversitelerden, ister dünyanın parasını ödeyerek gidilen seminer ya da konferanslardan elde edilmiş olsun, bilgiler, hayatta ve işletmelerde kullanılmalıdır ki değer üretsinler. Öte yandan kullanılan bilginin güncel olduğundan da emin olmak gereklidir. Çünkü bilgi toplumu olma aşamasında olduğumuz bu günlerde bilgi de hızla değişime uğramaktadır. Bugün doğruluğundan emin olduğumuz bir bilgi yarın saçma bir şey haline gelebiliyor. Ya da bir fakülteyi bitirerek bir meslek edinmiş, belirli bir bilgi seviyesine gelmiş bir insan, mesleği ve bilgileriyle ilgili değişim ve yenilikleri dört-beş yıl içinde yeterince izlemezse o mesleği kaybetmiş olabiliyor. Bazı mesleklerde bu zaman belki aylarla ifade edilebiliyor.
 
Yönetim mesleğine de bu açıdan bakacak olursak çok hızla değişen bir bilim dalı olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Son 25 yıldan önceki zamanlara bir göz atalım; Kurtuluş savaşından sonra, Türkiye gibi “geri kalmışlıktan” “gelişmekte olan ülkeler” sınıfına geçmekte olan ya
da tarım ülkesi olmaktan sanayi ülkesi olmak yolunda ilerleyen bir konjonktürde, iş insanlarımızın başarılı olmaları için yönetim işlevine bilimsel yaklaşmaları çok da gerekmeyebiliyordu. İşadamlarımızın zeki, çalışkan, cesur ve atılımcı (müteşebbis) olmaları, başarılı olmaları için yeterli olabiliyordu. Belki de hiç öğrenim görmemiş bir çok başarılı işadamımızın “Biz köprüde tuz satarak, sırtımızda küfe taşıyarak bu noktalara geldik” türünden haklı övünme cümlelerini bir çoğumuz duymuşuzdur. Ancak unutmamak gerekir ki o zamanlar ne dünya bugünkü dünya idi ne de rekabet o zamanlar bugünkü gibiydi. Günümüzde rakipler birbirlerinden salt pazar payı kapmıyorlar, artık birbirlerini yok ediyorlar. Buna günümüz yönetim bilimcileri “yok edici rekabet” diyorlar. Üstelik günümüz dünyasında bu rekabet ülke sınırlarını da aşıyor ve işletmeler bütün bir dünya ile boğuşmak zorunda kalıyorlar. Durum böyle olunca bir işadamının başarısı için yukarıda saydığımız özellikler yetmiyor artık. Yani günümüzde işadamlarımız yine zeki, çalışkan, gözü pek ve atılımcı olmalıdırlar. Bütün bunlar gereklidir. Ama yeterli değildir. Hızla “Bilgi Toplumu”
çağına girmekte olan ve globalleşen bugünkü dünyaya ayak uydurabilmek için en çok bilgiye gereksinimleri vardır.
 
Örneğin rekabet denildiğinde ilk akla gelen şey “Stratejik Yönetim”dir. Stratejik yönetim de bilgi gerektiren bir süreçtir. İşletmede var olan çeşitli sistem ve süreçlerin analiz edilmesinin, kuvvetli ve zayıf yönlerin, fırsat ve tehditlerin belirlenmesinin bilimsel yöntemleri  bulunmaktadır. Strateji dışında insan kaynakları yönetimi, süreçlerin yönetimi, çevre yönetimi, müşteri yönetimi, tedarik yönetimi, makine ve enerji yönetimi, finans yönetimi gibi diğer bütün konularda da bilimsel yöntemler bulunmaktadır. (Bu konuların her birine ileriki yazılarda ayrı ayrı değinmeye çalışacağız.) Günümüz yöneticileri artık zekalarına güvenmek yerine bu yöntemleri kullanmak zorundadırlar.
 
Peki bir işadamı ve yönetici bütün bu konularda uzman olmak zorunda mıdır? Hayır. Uzman olmak zorunda değildir. Ancak bilgi sahibi olmak zorundadır. Bir işadamı yönetimin bütün süreçlerinde bilimsel yöntemlerin var olduğunu bilmeli, bunları aramalı, bulmalı ve kullanmalıdır. Elbette ki bunu yaparken uzmanlardan yararlanacaktır. İşletme içinde yine bilimsel yöntemler kullanarak doğru uzmanları doğru görevlere atayacaktır. Gerektiğinde işletme dışındaki uzmanlardan danışmanlık hizmetleri satın alacaktır.
 
Hangi yolla olursa olsun yukarıda dile getirildiği gibi işadamlarımızın ilk önce bunun gerekliliğinin farkında olması gerekiyor. Artık zekamıza, cesaretimize güvenerek ya da
“Bu işyerini bu hale biz nasıl getirdiysek öyle de devam ederiz” diyerek el yordamıyla işlerimizi yönetirsek günümüz dünyasında başarılı olmak belki çok çok şanslı olmakla
mümkün olabilir. Tabii ki işimizi şansa bırakıyorsak.
 
Gelecek ayın konusu: Çalışanların performanslarının artırılması.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner116

banner115

banner114

banner111

banner110