Prof. Dr. Seniye Ümit Fırat
Marmara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü
Oktay Zihni Fırat
İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü
Sanayi devrimlerinin dördüncüsü olan Endüstri 4.0, üretim ve hizmet sektöründe ve bağlı olarak küresel ekonomide verimlilik ve hız artışı sağlamakla kalmayıp, sosyal yaşamı ve kişilerarası ilişkileri de etkisi altına almaktadır. Zihin emeğinin altın çağı olarak nitelendirilen bu devrimde birçok işin yapılış şekli değişmektedir ve 10-20 yıl içinde pek çok iş-meslek ortadan kalkacaktır
1- GİRİŞ
Dördüncü Endüstri Devrimi'nin (4IR) ortaya çıkan ve gelişmekte olan yeni teknolojileri, dünyayı pek çok açıdan kaçınılmaz olarak dönüştürecektir. Bu dönüşümde gerçekleşmesi arzulanan pek çok sonuç yanında arzu edilmeyenler de mevcuttur. Durdurulması mümkün olmayan ve gerisinde kalınamayacak olan Endüstri 4.0 devriminin avantajlarının maksimize edilme derecesi ve risklerin azaltılması; sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik bakımından son derece önemlidir. Her şey yönetişim kalitesine bağlı görünmektedir. Yönetişim, her bir ortaya çıkan teknolojinin, gelişimini ve dağıtımını; kurallar, normlar, standartlar, teşvikler, kurumlar ve diğer mekanizmalar yoluyla şekillendirmelidir. Bunun için öncelikle değişime en açık ve yüksek ivme içinde olan teknolojilerin ve bu teknolojilerin küresel kapsamda getireceği risklerin belirlenmesi ve yönetişim politika ve stratejilerinin bu yönlerde oluşturulması gerekir.
Teknolojik değişim derinleştikçe ve hızlandıkça çok daha fazla baskı ve tehdit içeren iş ortamları oluşmaktadır. Ayrıca buna, daha önceki inovasyon dalgalarının gecikmeli toplumsal, politik ve hatta jeopolitik etkileri de eklendiğinde, yönetişim konusundaki farkındalık ve işlevsellik çok daha fazla önem kazanmaktadır.
Gelişmekte olan teknolojilerle ilgili tartışmalar iki uç noktada yoğunlaşmaktadır; tabii ki bu ikisi arasında gezinen görüşler de mevcuttur ve bunlar daha önemlidir. Endüstri 4.0’a ilişkin tutumların bir ucunda gelişmekte olan yeni teknolojilerin potansiyel kazanımlarına odaklananların savunmaları ve öngörüleri; diğer ucunda ise potansiyel tehlikelere odaklananların tepkileri yer almaktadır. Gerçek zorluk, bu iki kutup arasındaki dengenin kurulmasında gizlidir. En doğru yaklaşım; yani faydalardan yararlanırken, risk ve tehlikelerin şiddetini azaltacak önlemleri alarak karşı karşıya kaldığımız dengeler ve baskı unsurlarının farkında olunması ve nasıl ilerleneceğine ilişkin bilinçli kararlar alınmasıdır.
Dünya Ekomomik Forumu (WEF) her yıl yayınlanan Küresel Riskler Raporu’nun daha önceki yıllarda yapılan tüm baskılarında, teknolojik riskler konusunun sıklıkla vurgulandığını görmekteyiz. Raporun ikinci basımı yapılan 2006 yılında, o zamana kadar dikkate alınan teknoloji senaryolarından birinde mevcut endişelerin yankıları kaydedilmiştir ve teknolojinin risklerine atfen “Mahremiyetin ortadan kaldırılması toplumsal uyumu azaltır" görüşü yer almıştır. Bu, en kötü senaryo olarak sınıflandırılmış olup, olasılığı yüzde 1'in altındadır. Raporun 2013 yılı basımında, "yanlış bilgilerin hızlı bir şekilde yayılması" riski tartışılmış, güvenilirliğin, kalite kontrol veya gerçek kontrol sistemlerinin dayanıklı olmasını sağlamak için yetersiz uyum gösterildiği ifade edilmiştir. Dört yıl sonra, yani 2017 baskısında ise, bu durum giderek artan bir endişe olarak yer almaktadır; raporun ikinci bölümünde, benzer eğilimlerin demokrasinin dokusu üzerindeki potansiyel etkisine de dikkat çekilmektedir.[1]
Dünya Ekonomik Forumu küresel riskleri; Ekonomik, Çevresel, Sosyal, Jeopolitik ve Teknolojik olmak üzere 5 ana grup altında sınıflandırmaktadır. Gerçekte bu beş risk grubunun hepsi birbiriyle bağlantılı bulunmaktadır, birinde oluşan istikrarsızlık diğer birkaç risk grubuna ilişkin sonuçlar da yaratmaktadır. Teknolojik riskler kendi içinde pek çok teknoloji içermektedir.
Küresel anlamda büyük boyutlu küresel riskler olarak; birinci sırada hem yaratacağı etki çok büyük, hem de gerçekleşme olasılığı en yüksek olarak belirlenen “siber saldırılar” gelmektedir. Yine olasılığı çok yüksek ama yaratacağı etki siber saldırıların epey altında olarak tahmin edilen, “veri- bilgi hırsızlıkları ve buna bağlı sahtekarlıklar” yer almaktadır. Diğer bir teknolojik risk ise “kritik bilişim altyapılarının çökertilmesi veya kesintiye uğraması” olarak belirlenmiştir; bu tür riskler için etki alanı diğer iki riskin arasında yer alırken, gerçekleşme olasılığı onlardan daha düşük olarak tahmin edilmiştir.
Bu öne çıkan küresel teknolojik risk türleri, dördüncü sanayi devrimi ile yayılımı ve gelişmesi zorunlu olarak hızlanan ve dünyayı kuşatarak çağımıza damgasını vuran yenilik ürünlerinin sonuçlarıdır.
2- ENDÜSTRİ 4.0 YOLCULUĞUNDA ÖNEMLİ TEKNOLOJİLER
Gartner’ın 2017 yılı için stratejik öneme sahip 10 teknolojik trend belirlediği raporda, ilk beş olarak sırasıyla; a- Yapay Zeka ve İleri Makine Öğrenmesi, b- Akıllı Uygulamalar, c- Akıllı Nesneler, d- Sanal ve Arttırılmış Gerçeklik, e- Dijital İkiz yer almaktadır. Aynı raporda yapay zeka, makine öğrenmesi ve akıllı nesnelerin hepimize akıllı bir gelecek vaat ettiği belirtilmektedir [2]
a. Yapay Zeka ve İleri Makine Öğrenmesi: Yapay zeka (YZ- AI) ve makine öğrenmesi (ML), derin öğrenme, veri madenciliği algoritmaları ve doğal dil işleme( NLP) gibi teknolojileri içermesi yanında, durumu anlamak, öğrenmek, tahmin etmek, uyarlamak işlemlerini ve potansiyel olarak özerk çalışabilen daha gelişmiş sistemleri de kapsamaktadır. Sistemler gelecekteki davranışları öğrenebilir ve değiştirebilir ve daha akıllı cihazlar ve programlar yaratabilir. Bunun gerçekleşmesi için gerekli olan gelişmiş algoritmalar ve algoritmaları besleyen büyük veri (Big data) kümelerinin birleşimi bu yeni çağın veri analitiğinin temelidir..
Bankacılıkta, müşterilerin gerçek zamanlı verileri, daha önceki harcama modellerine dayanılarak öngörülen modeldeki ihtimaller ile, değerlendirilmektedir. Böylece bir banka işleminde sahtekârlık olup olmadığı veri madenciliği algoritmaları yani YZ ve makine öğrenme teknikleri kullanılarak anında belirlenebilmektedir.
b. Akıllı Uygulamalar: Sanal kişisel asistanlar (VPA) gibi teknolojileri içeren akıllı uygulamalar, günlük işleri kolaylaştırarak (e-postaları önceliklendirerek) ve kullanıcılarını daha etkin hale getirerek (önemli içerikleri ve etkileşimleri vurgulayarak) işyerini ve işleri dönüştürme potansiyeline sahiptir.
c. Akıllı Nesneler: Yeni akıllı nesneler genellikle üç kategoriye ayrılmaktadır; robotlar, dronlar ve özerk (otonom) araçlar. Bunların her biri piyasanın daha büyük bir bölümünü etkilemek ve dijital işin yeni bir safhasını desteklemek için gelişecektir, fakat bunlar akıllı nesnelerin sadece bir yüzünü temsil etmektedir. Nesnelerin İnterneti cihazları da dahil olmak üzere, ev, ofis, fabrika zemini ve tıbbi tesisleri de kapsayan her yerde mevcut nesneler YZ nın gücü ile etkinleştirilmiş akıllı nesneler haline gelecektir.
d. Sanal ve Arttırılmış Gerçeklik: Sanal gerçeklik (virtual reality- VR) ve arttırılmış gerçeklik ( augmented reality-AR), bireylerin birbirleriyle etkileşime geçme biçimini belirlemektedir ve kapsamlı bir ortam yaratan yazılım sistemleriyle dönüşümünü sağlamaktadır. Örneğin, VR, eğitim senaryoları ve uzaktan deneyimler için kullanılabilir. AR ise, gerçek ve sanal dünyaların harmanlanmasını sağlayarak işletmelerin sanal ortamdaki ürünlerini gerçek dünya nesnelerine bindirebilmesi anlamını taşımaktadır.
e. Dijital İkiz: Üç ile beş yıl içinde, milyarlarca nesne, dijital ikizler yani fiziksel bir şey veya sistemin dinamik bir yazılım modeli tarafından temsil edilecektir. Dijital ikiz, basit olarak bir sürecin, ürünün veya hizmetin sanal bir modeli olarak tanımlanabilir. Yani bir dijital ikiz fiziksel ve dijital dünya arasındaki bir köprü olarak düşünülebilir. Fiziksel dünyadaki sensörler tarafından sağlanan verilerin yanı sıra, bir öğenin bileşenlerinin çevreye nasıl davrandığına ilişkin fizik verilerini kullanarak; gerçek dünya koşullarını analiz etmek ve simülasyon yapmak, değişikliklere yanıt vermek, işlemleri geliştirmek ve değer katmak için bir ikiz kullanılabilecektir. Sanal ve fiziksel dünyaların bu birleşimi, verilerin analiz edilmesine ve sorunların ortaya çıkmadan belirlenip önüne geçilmesine ve böylece, aksama sürelerinin engellenmesine, yeni fırsatlar geliştirilmesine ve hatta simülasyonlar kullanılarak geleceğin planlanması için sistemlerin izlenmesine olanak tanımaktadır.
Daha önemli bulduğumuz bu beş stratejik teknolojiyi açıklamayı tercih ettik. Bunların ardından, gelen diğer beş trend ise; Blockchain ve dağıtık defter, konversiyonel sistemler, Mesh Uygulamaları ve Servis yapılandırma, dijital teknoloji platformları, uyarlanabilir güvenlik yapılandırması sıralanmaktadır ve daha fazla teknik açıklamalar gerektiren kavramlardır.
Dünya Ekonomik Forumu Küresel Riskler Raporu 2017’de [1], 12 gelişmekte olan teknoloji alanı belirlenerek, bunların hangi tür riskler üzerinde arttırıcı etkiye sahip olduğu araştırılmıştır. Raporda, katılımcı uzmanların, gelişmekte olan teknolojiler ve bunların yaratacağı muhtemel risklere ilişkin algılarını ölçen bir ampirik çalışmanın [3] sonuçlarına da yer verilmiştir.
Dördüncü Sanayi Devrimi kapsamında gelişen ve Küresel Riskler Raporu’nda analiz edilen 12 ana teknoloji alanı şunlardır: 1. Üç Boyutlu Yazıcılar (3D) 2. Gelişmiş malzemeler ve nanomalzemeler, 3. Yapay Zeka ve Robotlar, 4.Biyoteknolojiler, 5. Enerji elde etme, depolama ve dağıtımı 6. Blockchain ve dağıtık defter, 7. Jeomühendislik, 8. Nesnelerin İnterneti, 9. Nöroteknolojiler, 10.Yeni Hesaplama Teknolojileri, 11. Uzay Teknolojileri 12. Sanal Gerçeklik ve Arttırılmış Gerçeklik. [1]
Gartner tarafından 2017 yılı için stratejik öneme sahip olarak değerlendirilen 10 teknolojik risk ile Dünya Ekonomik Forumu tarafından temel küresel teknolojik riskler olarak belirlenen 12 teknoloji alanı bire-bir aynı olmasa da benzerlik göstermektedir.
Ayrıca bu kadar farklı başlıklar altında sunulan teknolojilerin hemen hemen tamamı, anlık veri elde etme ve işleme, toplanan bu verinin hızlı analizini sağlama, sonuca göre aksiyon geliştirme yönünde kapasiteye sahip teknolojilerdir. Bu teknolojilerin ortak özelliği yazılım tabanlı olması, yapay zeka ile yönetilmesi, robot veya benzeri makinelerle iş yapabilmeleridir. Bu çerçevede bakıldığında yapay zeka ve onun en yaygın kullanım alanı olan robotlar hem sanayi kesimi hem de servis sektörlerinde dördüncü sanayi devriminin en somut yansımalarıdır.
3- ROBOTLAR VE KOBOTLAR
Geleneksel endüstriyel robotlar, günümüzün otomasyon gereksinimlerini karşılamak için, çeşitli faktörlerin, yüklerin ve özelliklerin geniş bir karışımıyla gelişmeye devam etmektedir. Ancak, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde, değişken ve yarı yapılandırılmış ortamlar için yeni otomasyon fırsatları da ortaya çıkmaktadır.
Bugünün üreticileri artan maliyet baskısı, artan ürün çeşitliliği ve değişken dalgalanmalarla karşı karşıyadır. İşçilerin uygun fiyatlı olduğu durumlarda bile, yeni nesil kompleks ürünler, yalnızca insan işçilerin becerilerinin ötesinde bir montaj uyumluluğu, hassasiyet ve güvenilirlik gerektirmektedir. Bu yüksek teknoloji karışımlı, düşük hacimli çağa hazırlıklı olmak için üretim yöntemleri esnek ve otomatik olmalıdır.
Çalışanlarla yan yana çalışabilme yetenekleri nedeniyle "işbirlikçi robotlar" veya kobotlar (cobots) olarak adlandırılan bu hafif, esnek araçlar yeni görevleri/işleri çözmek için kolayca taşınabilmekte ve yeniden programlanabilmektedir. Kullanımı kolay ekonomik kobotlar, otomasyon bariyerini muazzam bir şekilde düşürmekte, daha önce çok karmaşık veya pahalı görülen alanlarda otomasyonu mümkün kılmaktadır. Yani kobotlar otomasyon fırsatlarını genişletmektedir. Benimsenmiş kurallar (baş parmak kuralı), bir robotun maliyetinin bir çalışanın iki yıllık maaşına eş değer olması gerektiği şeklindedir; ancak dünya piyasalarında işbirlikçi robotlar bu fiyatın dörtte birine yakındır. [4]
Endüstri 4.0 devrimi, dünya üzerinde hem endüstriyel hem de servis sektörlerinde robot talebini ve arzını hızla arttırmaktadır.
* Endüstriyel Robotlar: Uluslararası Robotik Federasyonunun 2016 raporunda [5], 2019 yılı için projeksiyonlar yapılmıştır. 2016- 2019 döneminde her yıl ortalama yüzde 13’lük büyüme ile dünya üzerinde 1.4 milyon yeni endüstriyel robotun devreye gireceği tahmin edilmektedir.
Mevcut en son istatistiklere göre, 2015 de toplam satışların yüzde 75’i beş büyük pazarda gerçekleşmiştir ve sırasıyla Çin, Kore Cumhuriyeti, Japonya, ABD ve Almanay’dır. Satış hacmi 2015 yılında yüzde 70 artmıştır ve 2013’den bu yana Çin en büyük robot piyasası olup, dinamik büyümeye de devam etmektedir.
Endüstriyel Robotların en çok kullanıldığı sektörlere bakıldığında Otomotiv ilk sıradadır ardından elektrik-elektronik sektörü gelmektedir. Takiben sırasıyla; metal, kimya lastik ve plastik ve gıda sektörleri yer almaktadır.
Raporda, endüstriyel sektörlerde, “sürekli kalite iyileştirme” hareketinin de gelişmiş ileri teknoloji robotları gerektirdiği belirtilmektedir. Robotlar, insanların gerçekleştirmesi mümkün olmayan veya güvenli olmayan tehlikeli, sıkıcı ve hatta çok fazla hijyenik olmayan işleri üstlenerek iş kalitesini geliştirebilmektedir. [6]
* Servis Robotları: Profesyonel servis robotlarının sayısı 2015’de toplam olarak yüzde 25’lik bir artış göstermiştir. Operasyonel durumda olan servis robotlarının sayısını tahmin etmek güçtür, çünkü servis robotlarının fayda süreleri çok fazla değişkenlik göstermektedir. Örneğin bazı robotlar (sualtı robotları) 10 yıldan daha uzun süre operasyonel olarak devam ederke; savunma sanayii robotları sadece çok kısa süre hizmette kalabilmektedir. Endüstriyel robotların ortalama operasyonel yaşam süresi 12 yıl olarak belirtilmektedir.
Servis robotlarının profesyonel kullanımdan başka, kişisel ve ev hizmetlerinde kullanılanları da söz konusudur. Servis robotlarının profesyonel kullanımında büyük bir farkla lojistik sektörü önde gitmektedir. Ardından sırasıyla; savunma, ziraat ve tıbbi kullanımlar gelmektedir.
Kişisel ve ev robotlarının kullanım alanları ise, ev-işleri, eğlence ve hobi robotları olarak gruplandırılmaktadır. 2019 tatminlerine göre her iki kullanım alanında da önemli bir talep artışı beklenmektedir. [7]
4- OTOMASYON VE YAPAY ZEKA
Yapay zeka (YZ), ilerleyen her adımda “makineler neyi ne kadar yapabilir?” soru ve varsayımına adeta meydan okumaktadır. Dünyada ekonomik fayda adına, yapay zeka araştırma ve geliştirme alanında, istikrarlı bir yatırım akışı için büyük fırsatlar yaratılmaktadır. Ancak bu fırsatlar, karar verme, güvenlik ve yönetişim alanındaki riskleri de beraberinde getirmektedir. Akıllı sistemler giderek, hem mavi hem de beyaz yakalı çalışanları ilgilendiren, ekonomik ve sosyal sistemlerimizdeki fay hatlarını açığa çıkarmaktadır. Bu sürdürülebilirlik çatlakları politika yapıcıların otomasyon etkisine direnç gösterecek önlemleri bir an önce almalarını zorunlu kılmaktadır. [1]
Dünyada önde gelen girişimciler ve bilim adamları, akıllı sistemler dolaylı olarak sosyal zorunluluklar ve sorumlulukları almaya başladığı için, onları nasıl tasarlayacakları konusunda endişe duymaktadır. 2015 yılı sonunda birçok kurum ve kişinin katılımı ile “Dayanıklı ve Faydalı Yapay Zekanın Araştırma Öncelikleri konusunda Açık Mektup ” yayınladılar. Bu deklerasyon “Yapay zeka ile daha rahat olup olmamamız da zaten tartışılabilir” şeklinde bir yaklaşım da içeriyordu. Bu noktada “insan gözetiminin dışında kararlar verebilecek, geri döndürülemez sonuçlara varabilecek sistemlere güvenebilir miyiz?” sorusu da sıkça gündeme gelmektedir.
YZ, veri yönelimli stratejiler yoluyla yeni bilgiler sağlayarak ve karar vermeyi geliştirerek, iklim değişikliği ve kaynak kullanımından; nüfus büyümesi ve sağlık konularının etkisine kadar 21. yüzyıldaki karmaşık küresel zorlukların bazılarını çözmeye yardımcı olabilir.
Makine öğrenme teknikleri şimdi büyük veri kümelerindeki değerli kalıpları ortaya çıkarmakta ve sorunları insani yeteneğin ötesinde ele alarak işletmelere katkı sağlamaktadır. Örneğin, Stanford'un hesaplama patoloğu (C-Path), yüzlerce tümör görüntüsündeki binlerce hücresel özelliği analiz ederek göğüs kanseri için fark edilmeyen göstergeleri vurgulamıştır. YZ uygulamaları, şaşırtıcı bir hız ve şaşırtıcı yaratıcılıkla maliyetleri düşürebilmekte ve teşhisleri geliştirip hızlandırabilmektedir. [1]
YZ genel terimi, çok çeşitli yetenekler yelpazesini ve potansiyel yetenekleri kapsamaktadır. Bazı düşünürler, YZ'nın bir gün varoluşçu bir tehdit oluşturabileceğinden korkmaktadır: bir "süper zeka", insanlığın devam eden varlığıyla uyuşmamasına neden olacak hedeflere ulaşabilir. Bu gibi korkular, insan seviyesinde farkındalığın eşdeğerliği olan fakat henüz mevcut olmayan "güçlü YZ" ya da "yapay genel zekâ" (AGI) ile ilgilidir.
Mevcut YZ uygulamaları "zayıf" veya "dar" YZ veya "yapay özel zekâ" (ASI) formlarındadır. Belirli problemleri çözmeye ya da bilinmeyen ve keşfedilmesi ve öğrenilmesi gereken sınırlı bir parametre seti içinde eylemler gerçekleştirmeye yönlendirilmişlerdir.
YZ uygulamaları, robotikle birlikte, istihdamı ve toplumsal eşitsizlikle ilişkili riskleri şekillendirmektedir. YZ, bilişsel önyargılara karşı koymak ve son derece büyük veri setleri hakkında hızlı bir şekilde bilgi sahibi olmak suretiyle insanlara karar vermeyi kolaylaştırmak bakımından büyük potansiyele sahiptir. İnsan gözetimini kademeli olarak kaldırmak verimliliği artırabilir ve otomatikleştirilmiş araçlar gibi bazı uygulamalar için gereklidir. Bununla birlikte, sistemlerin bu kararları nasıl sağladığını tam olarak anlayamadıkça YZ sistemlerinin kararlarına tamamen bağımlı kalma tehlikeleri vardır.
5- RİSKLER, TEHDİTLER, YÖNETİŞİM
Küresel Riskler Raporu 2017’de gelişen teknolojiler ve onların getireceği küresel riskler en önemli odak konusudur. Bu kapsamda pek çok husus yanında YZ ve biyoteknoloji gibi alanlarda çok hassas olan etik ikilemler de vurgulanmaktadır.
Dünya Ekonomik Forumu’nun “Küresel Riskler Algılama Araştırması“ bu yıl ilk kez, gelişmekte olan teknolojiler hakkında sorular içermektedir. [3] Bu konuda ilk kısım “gelişmekte olan teknolojilerin muhtemel sonuçları” üzerinedir. Katılımcılardan, gelişmekte olan 12 yeni teknolojinin her biri için bazı soruları yanıtlamaları istenmiştir. [3] En önemli bulduğumuz iki soru:
• Bu yeni teknolojinin önümüzdeki 10 yıl içinde önemli yararlar getirmesi ne kadar önemli?
• Gelişmekte olan bu teknoloji, önümüzdeki 10 yıl ne kadar ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilir?
Katılımcılardan, her kategorideki küresel riskleri arttırıcı yönde en çok etkileyeceğini düşündükleri gelişmekte olan üç yeni teknolojiyi seçmeleri istenmiştir. [1] Sonuçlar, katılımcıların teknolojik riskler ve faydalar dengesine genel olarak iyimser yaklaştıklarını ortaya koymaktadır: algılanan faydalar için ortalama puan, olumsuz sonuçlar için olandan daha yüksektir. Tablo 1 de özetlenen sonuçlar, belirlenen 12 temel teknoloji alanından YZ ve Robotlar’ın çevresel riskler dışında tüm diğer dört risk türünü tetikleyeceği beklentisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca, katılımcıların gelişen teknolojilerin daha iyi yönetilmesi için net öncelikleri belirlemek konusunda kaygılı oldukları belirlenmiştir. Tüm risk türlerinin ve belirlenen 12 teknolojinin de birbiri ile etkileşim içinde oldukları düşünüldüğünde risklerin tanımları, olasılıkları ve yaratacakları etkilerin büyüklüğü konusunda karmaşa vardır.
Tablo 1: Gelişmekte Olan Teknolojiler Hangi Küresel Riskleri Nasıl Arttırıyor? [3]
6- SONUÇ
Dördüncü Sanayi Devrimi yolculuğunda, derin köklü sosyal ve ekonomik eğilimlerin kendilerini giderek dünya çapında yıkıcı bir şekilde tezahür ettirdikleri bir zamanı yaşamaktayız. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporu 2017 de bu ifade edilmektedir.
Özellikle karşılaştırmalı küresel ekonomik zayıflık bağlamında kalıcı eşitsizlik, piyasa kapitalizminin meşruluğunu baltalayabilir. Aynı zamanda, toplumsal ve kültürel kutuplaşmanın derinleştirilmesi, ulusal karar alma süreçlerini olumsuz etkileyerek hayati önem taşıyan küresel işbirliğini engelleyebilir.
Gelişmekte olan teknolojiler karşı karşıya olduğumuz sorunların çoğuna çözüm umudu vermeyi sürdürmektedir. Ancak teknolojik değişimin hızı, belirsiz etkilere sahiptir. Yine Küresel Riskler raporunda, bu etkilerin emek piyasalarını otomasyon yoluyla parçalamaya, aynı görüşlü vatandaşların oluşturduğu muhafazakar topluluklarının yaratılmasını teşvik ederek siyasi bölünmeleri arttırmaya kadar uzanabildiği ifade edilmektedir. [1]
Teknolojik değişimi yönetmede daha iyi olmamız gerekiyor ve bunu olabildiğince çok hızlı yapmamız gerekiyor. Her şeyden önce, küresel işbirliği sistemlerimizi korumak ve güçlendirmek için gösterdiğimiz çabaları iki katına çıkarmalıyız.
Toplum olarak, insanlık adına, çok önemli risklerle karşı karşıyayız. Gelişen teknolojiler aynı zamanda paylaşılan sorunlarımıza yeni çözümler bulmak ve birlikte çalışmak için de fırsatlar sunmaktadır. Tüm paydaşların küresel riskler konusunda farkındalıkları arttırması ve sorumlu liderlik yaparak oynayabileceği rolü önceden öğrenmenin/tanımanın zamanı geldi ve geçmektedir.
Referanslar
[1] WEF, “The Global Risks Report 2017”, Insight Report ,12th Edition, 2017
[2] Gartner, “Gartner’s Top 10 Strategic Technology Trends for 2017”, Ekim 2016
http://www.gartner.com/smarterwithgartner/gartners-top-10-technology-trends-2017/
[3] WEF, Global Risks Perception Survey (GPRS), 2016.
[4] Daniel Friis, “Cobots Expand Automation Opportunities”, Editorial Notes, IFR, Editorial World Robotics Industrial Robots 2016
[5] IFR, (the International Federation of Robotics), World Robotics Report 2016
[6] IFR, Executive Summary World Robotics 2016 Industrial Robots, 2016
[7] IFR, Executive Summary World Robotics 2016 Service Robots, 2016